0541 515 1920 | iletisim@tkh.org.tr

TKH HAFTALIK BASIN TOPLANTISI 27 OCAK 2021
TKH HAFTALIK BASIN TOPLANTISI 27 OCAK 2021

Değerli yurttaşlar;

AKP-MHP iktidarının, ülkemizi karanlığa, tek adam yönetimine, hukuksuzluğa ve yoksulluğa mahkum eden iktidarın bugün artık bir meşruiyet sorunu bulunmaktadır. Çünkü AKP – MHP iktidarı, bugün çoğunluğu temsil etmemektedir. Son yerel seçimlerde ortaya çıkan tabloda da görüldüğü üzere, bugün iktidarın çoğunluğu değil bir avuç para babasını temsil eder duruma gelmiştir. Müteahhit yandaş sermayenin iş takipçiliği dışında AKP iktidarının herhangi bir misyonu ya da görevi kalmamıştır. 

Toplumsal desteğe ve meşruiyete sahip olmayan bir azınlık iktidarının despotik karakteriyle bugün ülkemiz karşı karşıyadır. Hatta bu despotik tarz, doğrudan sokak şiddetine bile yeltenen faşist karakterini de açığa çıkarmaktan çekinmemektedir. 

Her türlü muhalefeti susturmaya, polis kovuşturmasına uğratmaya ve herkesi korkutarak sindirmeye çalışan AKP-MHP iktidarı, elindeki iktidar gücünü ve polis sopasını hakkını arayan herkesin üzerinde gezdirirken, şimdi de doğrudan paramiliter güçleri devreye sokarak sokak ortasında saldırılar düzenlemektedirler. 

Sesini çıkaranlara yönelik bu saldırılar karşısında susan bir İçişleri Bakanlığı, saldırıları cesaretlendiren MHP ve saldırılar karşısında suskun kalan AKP yönetimi! 

Bunun adı tam anlamıyla sıkışmadır. Bunun adı tam anlamıyla faşizmdir!

Değerli yurttaşlar;

AKP iktidarı, kim ki onu eleştiriyor, hemen “vesayet rejiminin” temsilcisi bunlar yalanına saklanarak önüne geleni faşistlikle suçluyor. 

Bakınız, valilere, kaymakamlara, rektörlere, yargı mensuplarına! Neredeyse hepsi AKP yöneticilerinden seçiliyor, doğrudan AKP militanı gibi çalışanlar görevlere getiriliyor. 

Anayasa mahkemesine, doğrudan İstanbul savcısının atanması için her türlü yolu denemekten çekinmiyorlar. Önce Yargıtay üyesi yapıyorlar, Yargıtay’da tek bir dosyanın kapağını bile açmadan, paraşütle anayasa mahkemesine atıyorlar. Hukukun geldiği, yargının geldiği yer burasıdır!

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması skandalı orta yerde duruyor. Doğrudan AKP il yöneticisinin rektör olarak atanması bile AKP’nin devleti parti teşkilatı haline getirdiğinin en somut örneği olarak karşımızda!

Bugün bu zihniyetin dayandığı temel nokta ise tek adam yönetimidir. Başkanlık sistemi diye tek adam yönetimine dayalı istibdat rejimini ülkemize dayatan zihniyet, önüne geleni faşistlikle suçlayacağına önce kendisine bakmalıdır. 

Bakınız Trabzon’da AKP il başkanlığına adaylığını açıklamak isteyen AKP üyesine bile izin vermeyen, basın açıklaması yapmak isteyen kendi üyesinin bile basın toplantısını yasaklayan bir iktidardan bahsediyoruz! 

Faşizm aranacaksa eli sopalı adamlarını sokaklara salan MHP kendisine bakmalıdır!

Faşizm aranacaksa kendi üyesinin bile basın toplantısını polis baskısıyla yasaklayan AKP kendisine bakmalıdır!

Ülkeyi adım adım faşizme götürenler aslında yaşadıkları sıkışmayı ve çaresizliği ifade ediyorlar!

Değerli yurttaşlar; 

AKP ve MHP iktidarı, kurdukları istibdat rejiminin devamı, kendi iktidarlarının devamı için her türlü zorbalığı, hukuksuzluğu ve adaletsizliği hayata geçirmekten çekinmeyeceklerdir. 

Seçimleri kazanmak için bütün hilelere başvuracaklar, seçim sistemini değiştirmek isteyecekler, kendilerinin kazanacakları bir sistemi önümüze getireceklerdir. Bütün hazırlıklar bu yöndedir. 

Bununla birlikte seçim hazırlıklarına başladıkları herkesin malumu. Bunlardan biri de kamuoyunun gündemine getirilen HDP’nin kapatılması konusudur. Demirtaş’ın yargılandığı dava üzerinden HDP’nin kapatılması senaryoları işletilmeye çalışılmakta, faşist MHP, Türkiye’de HDP’nin açıktan kapatılmasını savunmaktadır. 

Burada mesele HDP değildir. Mesele faşist zihniyettir. İstibdat rejiminin HDP’yi kapatma çağrıları ve senaryoları faşist rejiminin ayak sesleridir! Biz komünistler olarak HDP’nin kapatılma çağrılarının karşısında olduğumuz gibi bu faşist ve gerici zihniyete karşı emekçi halkımızı boyun eğmemeye çağırıyoruz!

Değerli yurttaşlar;

Başkanlık rejimi bugün büyük bir sıkışma yaşamakta. Devlette hız ve uyum, siyasette istikrar diyerek öve öve bitiremedikleri başkanlık rejimi bugün artık her kesim tarafından tartışılmaktadır. 

Çünkü bugün Türkiye’nin üzerine oturtulmak istenen bu elbise sağından solundan patlamış, istibdat rejiminin gerçek yüzü açığa çıkmıştır. 

Meclisin adı var kendisi yok. 

Anayasanın hükmü kalmamış, AYM’nin kararları bile yerine getirilmiyor. 

Bakanlar kurulu temsili duruyor, her şey saraya bağlanmış. 

Erdoğan’ın kararlarına terk edilmiş bir padişahçılık oynanan bir istibdat rejimine dönüşmüş durumda. 

Sabah akşam Atatürk ve İnönü dönemini, eleştirenler, şimdi Atatürk-İnönü-Bayar’ın da partili cumhurbaşkanı olduğunu savunuyorlar. Bunların fikri düzeyde bile tutarlılığı bulunmuyor. 

Ancak ülkenin siyasi tarihini biraz bilselerdi, Menderes’in bile partili cumhurbaşkanlığına karşı olduğunu da söylerlerdi, ya da bilirlerdi. 

Tıpkı Menderes dönemi gibi istibdat rejiminin bir benzeri kuran AKP iktidarı, kurduğu rejimin altında kalmıştır. 

Komünistler olarak bizim tutumumuz belli. Başkanlık rejimi sona ermelidir. Başkanlık diktatörlüktür demiştik, bugün gelinen nokta bizleri doğrulamıştır. 

Başkanlık rejiminin yerine güçlendirilmiş parlamenter rejiminin de tek çare olmayacağını da biliyoruz. 

Bugün Türkiye’nin köklü sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların temelinde ise Patronların iktidarı bulunmaktadır. Patronların iktidarında emekçi halkın temsiliyeti mümkün değildir. Eğer gerçek temsilde adalet aranıyorsa, halkın gerçek iktidarı aranıyorsa, aşağıdan yukarıya örgütlenmiş yeni bir cumhuriyetin inşası gerekmektedir. 

Başkanlık rejimi son bulmalı, emekçi halkımız yeni bir cumhuriyet mücadelesini yükseltmelidir!

Değerli yurttaşlar;

Bugün ülkemiz tarikatlar cumhuriyeti haline geldi demiştik. Devlet içindeki bakanların tartışmalarına bakınız. Altını kazırsanız bugün hükümetteki bakanlık koltuklarının tarikatlara tahsis edildiğini de görürsünüz. 

Bugün devleti tarikatlara teslim eden AKP, Suriye’de, bizzat devlet eliyle bir şeriat devletçiği kurmaktadır. Diyanet Vakfı eliyle hafızlık kursunu tamamlayan 105 Suriyeli çocuğa sertifaka törenindeki görüntüler tüyler ürperticidir. 

Selefi dinci örgütlenmeleri, IŞİD ya da El Kaideci tarzı görüntülerin devlet kanalında övünülecek bir uygulama olarak verilmesi, AKP iktidarının devlet eliyle neyi örgütlediğinin somut fotoğrafı olmuştur! 

Suriye’de cihatçı çetelere teslim olan bir AKP iktidarını reddediyoruz. Daha dün Suriye ve Irak’ın sorunu olan IŞİD’in bugün Türkiye’nin sorunu haline geldiğini hepimiz biliyoruz. Neredeyse Türkiye’nin hemen hemen her ilinde düzenlenen IŞİD operasyonları ülkemizin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldığını yeterince göstermektedir. 

IŞİD ve El Kaide’nin ülkemizde düzenlediği bombalı katliamlardan ve terör saldırılarından yeterince ders alınmamış olacak ki Suriye’nin Azez kentinde devlet eliyle selefi örgütlenme ve uygulamalar devreye sokulmaktadır. 

Buna izin verilemez! Suriye’de AKP iktidarı cihatçı çeteleri desteklemekten ve yeni cihatçılar yetiştirmekten vazgeçmelidir!

Değerli yurttaşlar;

Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Soyguna dur deme zamanı gelmiştir. Halkın parasıyla bir avuç yandaş sermayenin ve emperyalist tekellerin zengin edilmesine artık dur denmelidir. Maliyetinin bir yıllık kirasına karşılık geldiği ve devletin her ay kira ödediği, bu yetmezmiş gibi bütün yan işletmelerini de özel sektöre bırakıldığı şehir hastaneleri derhal devletleştirilmelidir. Şehir hastaneleri hizmet değil soygunun adı olmuştur. Soygunun son bulması için devlet tarafından şehir hastanelerine bedelsiz el konmalı, soyguncu patronlar kovulmalıdır. 

Yine aynı şekilde, yeni yapılan otoyol ve köprülerin başını tutan yabancı sermayeye rant kapısı kapatılmalıdır. Geçiş garantili sözleşme ve uygulama iptal edilmelidir. Ülkemizin köprüleri, otoyolları halkın hizmetine açılmalı, ücretsiz olmalıdır. 

Halktan aldığınız vergiler yetmezmiş gibi yine halktan kesilen geçiş ücretleriyle kurulan bu haramiler düzenine hayır diyoruz!

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu krizin tek çözümü devleştirme politikalarının devreye sokulması, soygun ve rant musluğunun kesilmesi, buradaki paraların doğrudan halkın ihtiyaçlarına aktarılmasıdır!

Değerli yurttaşlar;

Yine faiz tartışması yürütülüyor. Erdoğan, faizlere karşı olduğunu açıklıyor. Ancak ülkemizin faizcilere, tefecilere, yabancı finans kurumlarına teslim ve kurban edildiğini rakamlar her gün söylüyor. 

Damat Albayrak tası tarağı toplayıp kaçtı. Yerine yeni bakan ve merkez bankası başkanı atandı. İlk iş faizleri yükseltmek oldu. 

Şimdi Erdoğan diyor ki, ben faizlerin indirilmesinden yanayım. 

Erdoğan’ın elinden tutan yoktur. Buyursun faizi sıfırlasın hatta negatif faize geçsin. Şikayet etmeye, eleştiriyi yapmaya ya da kendini haklı göstermeye çalışmamalıdır. Bakanı da merkez bankası başkanını da kendisi atamıştır!

Yabancı sıcak paraya mahkum, dış borç ödemesine dayalı ve inşaat sektörüne dayanan bir ekonomiyi uygulayan sizsiniz!

Sıcak para için Katar’ın kapısını aşındıran, dünyanın merkez bankalarının kapısını çalan sizdiniz. Ülkeyi faiz lobisine teslim eden bizzat AKP’dir. 

Yalana, dolana artık yeter diyoruz! Bugün Türkiye’nin en büyük faizcisi bizzat AKP’dir, Erdoğan’ın ekonomi düzeni faiz düzenidir!

Değerli dostlar, değerli yurttaşlar;

28-29 Ocak 1921 tarihinde Karadeniz’de hunharca katledilen Mustafa Suphilerin ve 15’lerin ölüm yıldönümünde sizleri pandemi koşulları nedeniyle YouTube kanalımız üzerinden yapacağız anma toplantısına davet eder, basın açıklamamızı burada bitiririz.

WhatsApp