0541 515 1920 | iletisim@tkh.org.tr

Rant yok, ihale yok, beton yok! Yağma yok, sosyalizm var!
Rant yok, ihale yok, beton yok! Yağma yok, sosyalizm var!

Yerel yönetimler, halkın barınma, ulaşım, beslenme, su, enerji gibi en temel ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağının belirlendiği ve bunların uygulamalarının hayata geçirildiği idari yapılar olmaları nedeniyle önemlidir. Merkezi iktidar temel politikaları belirlerken, bu politikaların çoğu zaman hayata geçirilmesi yerel yönetimler düzeyindeki uygulamalarda karşılığını bulur.

Bugün sermaye düzeninde, merkezi iktidar sermaye sınıfının çıkarları üzerine kurulu ve  yerel yönetimler ise piyasanın egemenliği altındadır. Piyasanın ve sermayenin egemenliği, bugün yerel yönetimleri, kamusal bütün hizmetlerin metalaştırılıp sermayeye peşkeş çekildiği bir şirkete dönüştürmüş durumdadır. Kamusal hizmet yerine rant, ihale paylaşımı ve yolsuzluk, sermaye düzeninde yerel yönetimlerin temel işleyişi haline gelmiştir. Bu bağlamda, burjuva düzeninde yerel yönetimler ya da başka bir ifadeyle belediyecilik temelde arsa spekülatörleri ve inşaat patronlarına hizmet eden imar oyunları ve ihale paylaştırma kavgalarından ibarettir.

Komünistler ise yerel yönetimleri, emekçilerin yönetime doğrudan katılması için uygun yöntemler geliştirilmesi, yaşanabilir bir çevre, ulaşım, su, doğalgaz, elektrik gibi temel ihtiyaçlara güvenilir ve ücretsiz erişim, sağlıklı yapılarda barınma hakkının sağlanması, kent ile kır arasında başta gıda olmak üzere ihtiyaçların ucuz ve sürekli şekilde karşılanması, kültür, sanat ve spor faaliyetlerine erişimin yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması, ulaşım olanaklarının insan odaklı şekilde geliştirilmesi gibi toplumsal ihtiyaçların karşılanması açısından bir araç olarak değerlendirirler.

Yerel yönetimler, ancak işçi sınıfının siyasi iktidarında merkezi planlama ile birlikte, işçi sınıfı ve emekçi halkın yönetime katılması ve ihtiyaçlarının karşılanması için gerçek anlamını bulabilir.

Ancak bütün bunlarla birlikte, yerel yönetimler, sermaye düzeninde dahi, işçi sınıfı ve emekçilerin elde ettiği hakların korunmasını sağlamak, sosyalist iktidar mücadelesini ilerletmek, sosyalizmin ideolojik üstünlüğüne katkı sunmak gibi çeşitli yönlerden sosyalizm mücadelesinin önemsemesi gereken parçalarından sayılmalıdır.

Öte yandan, yerel yönetimlerin tek başlarına sosyalizme giden yolda “aşağıdan yukarıya alternatif iktidar mekanizmaları” olacaklarına dair defalarca kez yanlışlanmış görüşlere karşı komünistler, patronların egemen olduğu bu düzenin ancak merkezi iktidarın işçi sınıfına geçmesiyle değişebileceğini ve yerel yönetimlerin ancak bu hedefin bir parçası ve aracı olarak ele alınabileceklerini söylemekten hiçbir zaman geri durmazlar.

Bu çerçevede, 31 Mart 2019’da bir kez daha sandık başına giderken düzen partilerinin özellikle 2013’teki Haziran Direnişi ile inkar edilemez biçimde bir güç olarak ortaya çıkan toplumsal tepkiyi sola yönelmekten uzaklaştırmak ve sandık tartışmalarıyla soğurmak üzere maalesef başarıyla uyguladıkları seçim oyunlarına karşı komünistler sosyalizm mücadelesinin ilerletilmesini ve işçi sınıfı ve emekçilerin temsilcilerinin siyasi mücadelede etkin hale gelmelerini sağlamayı temel seçim hedefi olarak görmektedir.

Özellikle son altı yıldır gerçekleştirilen halk oylamaları ve seçimlerde, AKP’yi ve son olarak yeni bir “Milliyetçi Cephe” ittifakı olarak AKP ile birlikte MHP’den oluşan “Cumhur İttifakı”nı “geriletmek” iddiasıyla ortaya çıkan seçim stratejilerinin gerek sosyalist solu gerekse Haziran Direnişi’ni yaratan toplumsal tepkiyi CHP ve HDP üzerinden düzen muhalefetine yedekleyen yaklaşımların terk edilmesini sağlamak komünistlerin sorumluluğundadır. Bugünkü koşullarda bu sorumlulukla geliştirilebilecek her türlü direnç yetip yetmeyeceğinden bağımsız olarak bir başarı sayılmalıdır.

Patronlar, siyasi iktidar ve devlet mekanizmasıyla bir bütün oluşturan sermaye düzeninin ihtiyaç duyduğu dönüşüm, bir dönem izlenen “Yeni Osmanlı” hayallerinin ürünü dış politika yanlışları ve kapıda bekleyen derin bir ekonomik kriz tehdidi altında bir cephe olarak hareket ettiği bu dönemde, siyasi iktidarı elinde tutan bir sermaye partisinin yerine muhalefette yer alan bir başka sermaye partisinin geçmesi bir geriletme olarak değil ancak sermaye düzenine yeni imkanlar sunma anlamına gelebilir. Komünistler, her ne gerekçeyle olursa olsun, düzen partileri ile ittifak kurulması veya adaylarının desteklenmesine karşıdır.

Türkiye’nin yaşadığı dönüşüm ve potansiyel kriz başlıkları düşünüldüğünde önümüzdeki dönemin sosyalizm mücadelesi açısından yeni olanaklar sağlayacağı görülmelidir. Bu açıdan sosyalist bir odağın yaratılması görevi hala ortadadır. Bu odağın sadece sosyalist solun bir kesiminin yan yana gelmekle yetinilecek bir yöntemle kurulamayacağı açık olmakla birlikte sosyalist solun düzen muhalefetinden bağımsızlaşması ile başlayarak bu yolun açılması önemsenmelidir. Komünistler, sosyalistlerin tüm imkanları zorlayarak ve geçici kısa vadeli çıkarlar yerine sosyalizm mücadelesinin genel çıkarları üzerinden ittifaklar kurmasını savunur.

Bunun yanı sıra Türkiye’de, ölçeklerinden bağımsız olarak, sosyalist mücadelenin toplumsal dokuda kök saldığı ve sosyalistlerin seçim kazanma potansiyelinin olduğu yerellikler de bulunmaktadır. Komünistler, Ovacık deneyiminin olumlu birikimini de gözeterek, sosyalistlerin ve komünistlerin yönettiği yerel yönetimlerin sayısının arttırılmasını da önemsemektedir.

Komünistler yerel seçimleri işçi sınıfı ile emekçilerin düzen partilerine sırtlarını dönmesi, sosyalizm mücadelesiningenişletilmesi ve derinleştirilmesi, bu çerçevede bağımsız bir sosyalist odağın temellerinin atılarak düzen partilerinin ve liberalizmin etkilerinin sosyalist saflardan temizlenmesi ve yerel yönetimlere ilişkin bu temel programın yaygınlaştırılmasının sağlanması açısından bütün gücüyle değerlendirecektir.

Bu noktalardan hareketle Türkiye Komünist Hareketi kendi göstereceği adaylar dahil olmak üzere ilkelerde ortaklaştığı sosyalist solun ortak ve bağımsız adaylarını destekleyecektir.

Türkiye Komünist Hareketi
Merkez Komitesi

WhatsApp