Türkiye Komünist Hareketi 2024 Konferansı Raporu

Türkiye Komünist Hareketi 2024 Konferansı Raporu

Genel Merkez Yazar: Genel Merkez -Eyl 18, 2024 0 Views

TÜRKİYE KOMÜNİST HAREKETİ

2024 KONFERANSI RAPORU

15 EYLÜL 2024

BÖLÜM 1 – SOSYALİST HAREKET ÜZERİNE[1]

1. Haziran Direnişi sonrası sosyalist hareket üzerine

1.1. Haziran Direnişi’nin, Türkiye’nin toplumsal mücadeleler tarihindeki yerinin devrimci mücadele açısından tarif edilmesi gerekmektedir. Zaman zaman sınıf mücadelesini ve sınıf siyasetini ikame eden bir yaklaşımla Haziran Direnişi’ne yüklenen mutlak, idealist ve tarih dışı anlamdan komünistlerin kaçınması gerekmektedir. Türkiye’nin sınıf ve toplumsal mücadele tarihinin “Gezi’den önce ve Gezi’den sonra” gibi bir ayrıma tabi tutulmasının ve sosyalist siyasetin tek referans olarak “Gezi”yi kendisine mihenk taşı olarak belirlemesinin kapitalizmin kriz ve işçi sınıfı mücadelesinin dinamikleri açısından sınırları vardır. Başka bir deyişle bugün kapitalizminin siyasi ve toplumsal dinamikleri ile işçi sınıfının devrimci kapasitesinin mutlak anlamda etkili olacağı gelecekteki mücadele hattı, “Gezi” ile sınırlanamayacak ve belirlenemeyecek bir objektif zemin ve aynı zamanda siyasal gelişmelerin gösterdiği bir yönelimdir. Haziran Direnişi, Türkiye kapitalizminin sermaye birikim modeli ve emperyalizmle entegrasyon arayışının bir aracı olarak gündeme gelen “rejim değişikliğine” verilen büyük bir toplumsal tepki ve emekçi halk isyanı olarak tarihe geçmiş, ülkenin ilerici birikiminin gücünü göstermiştir. Bununla birlikte toplumsal ve siyasal gelişmeler ile kapitalizminin kriz dinamiklerinin, yeni fay hatlarını açığa çıkaracağını, bu fay hatlarının anti-kapitalist bir mücadele perspektifinde yeni toplumsal direnç odakları yaratacağını ve toplumsal mücadelenin başta sınıf hareketi olmak üzere farklı biçim ve içeriklerle ortaya çıkacağını beklemek gerekmektedir.

1.2. Haziran Direnişi’nin, bir emekçi halk hareketi olarak, ülkenin ilerici birikiminin devrimci bir toplumsal mücadeleye nasıl dönüşebileceğinin somut örneği olması, Haziran Direnişi’nin tarihsel değerini göstermektedir. Ancak Haziran Direnişi’ni milat kabul ederek, sosyalist hareketin tarihsel birikimine reddiye oluşturacak şekilde ideolojik, siyasal ve örgütsel başlıklarda farklı yön ve yol arayışlarının ortaya çıktığını da saptamak durumundayız. Bu yeni arayışların ise doğrudan Marksist-Leninist ilkelerin terkine açılan bir yönelime kapı aralaması bir başka gerçektir. İşçi sınıfının devrimci misyonuna yönelik tereddüt ve inançsızlık ile Leninist örgüt modeline yönelik reddiyeci yaklaşımlar Haziran Direnişi üzerinden teorize edilmeye ve meşrulaştırılmaya çalışılmakta, Haziran Direnişi’ni liberal bir ideolojik ve siyasal çerçeveye oturtarak reformizmin yolu yapılmaktadır.

Bu yaklaşım, işçi sınıfı yerine yeni toplumsal hareketleri, sınıf siyaseti yerine popülizmi, emekçi ve sınıf örgütleri yerine “ağları”, sınıf siyaseti yerine orta sınıf siyasetini “sosyalist siyaset” olarak sunmaktadır. Bunun dayanağı olarak Haziran isyanı “tek ve mutlak” referans haline getirilmekte, devrimci politik ve Marksist ideolojik eksenleri sağa kaydırma girişimi Haziran isyanının arkasına sığınılarak yapılmaktadır. Düzene karşı muhalefet odaklarının geniş yelpazesinin çatısını oluşturma siyasetiyle bugün AKP karşıtı toplumsal tepkinin yan yana getirilmesi tezi solun düzen siyasetinin kulvarına çekilmesinde işlev görmektedir. 2023 seçimlerinde ortaya çıkan tablo ise, bu siyasal yönelimin devrimci bir ekseni değil tersinden doğrudan düzen siyasetinin parçası haline gelmesi nedeniyle reformist bir ekseni temsil ettiğini fazlasıyla göstermiştir.

2. Reformizm ve devrimci çizgi ayrımı üzerine

2.1. Reformizme yöneliş tek başına Haziran Direnişi üzerinden kendisini tarif ederek yolunu döşememiş, aynı zamanda sosyalist hareketin önemlice bir kısmının temsil ettiği seçim siyasetinin de sonucu olmuştur. AKP gericiliğine ve tek adam rejimine karşı mücadele gerekçesiyle düzen muhalefetine verilen açık destek Türkiye’de solun devrimci ilke ve siyasetinde büyük gedikler açmıştır. “Bir oy Kemal’e, bir oy bize” şeklinde ifade edilen siyaset, bugün Türkiye sosyalist hareketinin stratejik hatası olarak belirtilmek durumundadır. Düzen muhalefetine ve özelde CHP’ye yönelik devrimci bir eleştirinin, seçimlerdeki açık destek nedeniyle ortaya konması Türkiye solunun bazı kesimleri açısından mümkün değildir.

2.2. Haziran Direnişi’nin milat ve mutlak kabul edilerek devrimci ilke, program ve siyasetin orta sınıf siyasetiyle ikame edildiği reformist çizgiye seçim sürecinde burjuvazinin bir kanadını temsil eden düzen muhalefetine verilen açık desteğin yol açtığı başka bir reformist çizgi eklenmiş, düzen siyasetinde görülen benzeşme sosyalist hareket içindeki farklı gelenek ve örgütlerin de benzeşmesine yol açan bir tabloyu ortaya çıkartmıştır. Bugün Türkiye sosyalist hareketinde ideolojik, programatik ve örgütsel farklılıklar, son süreçte siyasal yönelim nedeniyle silikleşerek birbirine benzeşen bir görüntü ortaya çıkartmıştır. Ancak siyasal düzlemde ortaya çıkan bir görüngünün aynı zamanda reformizm zemininde bir ortaklaşma olduğu açıkça ifade edilmelidir. Bugün Türkiye sosyalist hareketinde devrimci ve reformist siyasal güçlerin yeniden belirlendiği bir süreç işlemektedir. Ulusal solun doğrudan düzen siyasetine eklemlendiği, liberal solun ise alanını genişleterek sosyalist güçler üzerindeki ideolojik/siyasal etkisini artırdığını ve ideolojik/politik kapsam alanına çektiğini bir tablo bulunmaktadır. Sosyalist solun, yeniden örgütlenmesi ve bir odak haline gelmesi sorunu bugün devrimci siyasetin ana gündemlerinden birisidir.

3. Devrimcileşme sorunu

3.1. Son 10 yıllık süreç, bir yandan “sermayenin yeni rejiminin” yol aldığı diğer yandan gerici dönüşüme karşı toplumsal tepkinin arayış içinde olduğu bir kesiti ifade ederken, bu arayışın düzen içi siyasete kurban edildiği bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Toplumsal tepkinin doğrudan hem gerici rejime hem düzene hem de sermayeye karşı bir mücadele hattına çekilmesi yerine düzen muhalefetinin restorasyon siyasetine bağlanması, -iddia edilenin tersine- toplumsal direnç odaklarının dinamizminin soğrulmasına neden olmuştur. Geçici bir süreç olarak değerlendirmesi gereken bu durum ülkenin ilerici birikiminin ve toplumsal dinamiklerinin likidasyonu anlamına değil mevcut düzen muhalefetine yönelik güvensizliğin artması anlamına gelmektedir. Bununla birlikte Türkiye kapitalizminin kriz dinamiklerinin ve sınıf mücadelesinin belirleyici olacağı önümüzdeki dönemde, mevcut hoşnutsuzluğun yeni bir siyasal içerikle ve yeniden şekilleneceği beklenmelidir. Önümüzdeki süreçte Türkiye sosyalist hareketi, siyasal zeminde devrimcileşen bir mücadele hattını önüne koymak durumundadır.

3.2. Devrimcileşme sorunu, ülkenin siyasal ve toplumsal gündemlerinden bağımsız bir biçimsel ve sözsel radikalizm olarak değil tersinden ülkenin ve emekçi sınıfların kurtuluşu açısından düzen siyasetinden kopuşu ifade etmektedir. Düzen siyasetine benzeşerek ve düzen siyasetinin kulvarında devrimci bir siyasal konum, mücadele ve program ortaya konamaz. Özellikle sosyalist mücadeleyi “sandık siyaseti” ve bunun doğrudan sonucu olan aritmetik siyasetinin ölçüleriyle belirleyen bir hattın ne toplumsal dinamikleri ileriye çekme ne de buradan sermaye karşıtı bir mücadele hattı örmesi mümkündür. Yine aynı şekilde sermaye iktidarının bugün geldiği noktada “Meclis siyaseti”nin de emekçi sınıfların kurtuluşu açısından bir mevzi olmaktan daha çok düzenin demokrasi panayırının bir parçası olarak işlev gördüğü açıktır. Gerek sınıf mücadelesi gerek emekçi sınıfların kurtuluş umudu ve gerekse ülkenin toplumsal kurtuluşu açısından yeni bir mücadele hattı devrimci temellerde yeniden inşa edilmelidir.

3.3. Devrimcileşme sorunsalı aynı zamanda bugün Türkiye sosyalist hareketinin örgütlü mücadelesinde de revizyona uğramıştır. Sol mücadelenin devrimci kimliği, kültürü ve tarzı, liberalizmin ideolojik ve siyasal hegemonyası altında ve reformizm eliyle adım adım başkalaştırılarak küçük burjuva ve orta sınıf sosyalizminin duyarlılığına indirgenerek likide edilmektedir. Bugün sosyalist saflarda devrimcileşme, devrimci-demokrasinin radikal biçimciliğinden öte ideolojik, politik ve teorik yetkinlikle birlikte kapitalizme karşı ve sınıf uzlaşmazlığı temelinde yeni bir mücadele kültürünün yaratılmasıyla mümkün olacaktır. Solculuğu sandık müşahitliğine indirgeyen sol kültürün karşısına örgütlü mücadelenin önemi çıkartılmak durumundadır.

3.4. Devrimci siyasetin ve kimliğin yeniden inşasının en temel boyutu sınıf mücadelesinin programatik hattının ve ilkelerinin yeniden üretilmesidir. Genel olarak liberalizm tarafından teorize edilen ve ideolojik olarak pompalanan “işçi sınıfının küçüldüğü ve yerine orta sınıf siyasetinin konulduğu” siyasal önermesi, bugün ters yüz edilerek bir kez daha karşımızdadır. Bu kez küçük burjuva ve ara tabakaların “orta sınıf siyaseti”, ara katmanların proleterleşme gerçeği işaret edilerek, sol siyasetin yerine ikame edilmektedir. Proleterleşme sürecinin her geçen gün arttığı ve ara tabakaların proleterleşme süreci açık ve somut bir gerçeklikken ve işçi sınıfının tarihsel çıkarlarının politik mücadelesi ortaya konması gerekirken, Türkiye sosyalist hareketinde tersinden orta sınıf siyasetini ve ideolojisini temsil eden akımların sol siyasette belli ve geçici bir alan kapladığı görülmektedir. Komünist hareketin uluslararası tarihindeki sosyal demokrasinin oynadığı rol ve son dönemde Avrupa’da ortaya çıkan radikal sol akımların bir benzeri ülkemizde de küçük burjuva/orta sınıf siyasetinin temsiliyeti bir veri olarak değerlendirilmelidir. Komünist hareketin önemli görevlerinden birisi de işçi sınıfı sosyalizminin politik hareketini ve ideolojik eksenini yeniden ortaya koymak, Türkiye sosyalist hareketindeki reformistleşme eğilimine karşı güçlü bir mücadele vermektir.

4. Emek ve Özgürlük İttifakı üzerine

Türkiye sosyalist hareketinde reformistleşme sürecinin politik ve ideolojik çerçevesi bizzat liberalizm tarafından oluşturulmaktadır. Liberal siyasetin, yetmez ama evetçi tarihsel ihanetine rağmen sol siyasi saflarda kendisini yeniden tarif etmesi özellikle seçim sürecinde bir gerçeklik haline gelmiş, yeniden tarif sürecinin adresi ise Emek ve Özgürlük İttifakı olmuştur. Emek ve Özgürlük İttifakı, bugün Kürt siyaseti ile Türkiye sosyalist hareketinin “ittifakı” olarak görülemez. Kürt siyasi hareketinin başka ittifak ve yönelimleri göz önüne alındığında Emek ve Özgürlük İttifakı, ortak mücadele platformu olmanın ötesinde Kürt siyasi hareketinin politik belirleyiciliği altında kendi siyasi açılım aracı olarak işlev görmektedir. Bu durum bir yandan Türkiye solunu Kürt siyasi hareketine yedeklerken diğer yandan da liberalizmin yeniden üretildiği siyasi bir odak olarak karşımızdadır. Başka bir deyişle bu süreç Türkiye sosyalist hareketini liberal siyasal bir kampa doğru çekerken aynı zamanda Türkiyelileşme adıyla Kürt yoksul köylü ve emekçiler üzerinden yükselen Kürt siyasetinin liberalleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Emek ve Özgürlük İttifakı, bugün solun ve sosyalistlerin ortak bir cephesi değildir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın radikal demokrasinin ve liberalizmin politik odağını temsil ettiği aynı zamanda Türkiye sosyalist hareketi üzerinde belli bir etkiye sahip olduğu kabul edilmelidir. Bugün sermaye, gericilik ve emperyalizm başlıklarında net bir duruşa sahip olmayan ve hatta doğrudan belli bir siyasal yönelim ve ilişki içinde olan Kürt siyaseti hareketinin öncelikleri üzerinden belirlenen ve liberal bir siyasal- ideolojik hattın yeniden üretildiği Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, Türkiye proletaryası başta olmak üzere emekçi sınıfların tarihsel çıkar ve talepleri ile siyasal temsiliyetini üstlenmesi maddi olarak mümkün değildir.

5. Sosyalistlerin ortak mücadele cephesi üzerine

Önümüzdeki dönem gerici, işbirlikçi ve emek düşmanı sermaye diktatörlüğüne karşı mücadelenin güçlenmesi ve emekçi sınıfların siyasi mücadelesinin ileri taşınmasında devrimci bir cephenin ihtiyacı ve önemi açıktır. Türkiye sosyalist hareketinde liberal hegemonyanın ve reformistleşmenin önüne geçmek ve asli olarak sermayenin gerici diktatörlüğüne karşı mücadelenin etkili kılınması için solun temel ilkeleri etrafında bağımsız bir sosyalist odağın ete kemiğe büründürülmesi komünistlerin temel görevlerinden birisidir. Komünistler açısından sosyalist hareketin bugünkü mevcut durumunun değiştirilmesi ve bu duruma müdahale edilmesinin önemli bir başlık olduğu açıktır. Türkiye’de sınıf mücadelesinin yükseltilmesi ve aynı zamanda sosyalist hareketin devrimci bir yönelime girmesinin yolunu açacak arayışlar ve pratikler komünistlerin önemli mücadele gündemlerindendir. Ancak bu arayışların en geniş cephenin oluşması üzerinden değil bir bütün olarak düzen karşıtlığını ve solun temel değerlerini merkeze alan siyasal bir yaklaşım üzerinden ele alınması zorunludur. Solun devrimci bir politik hattı örmesinin ve düzen karşıtı bir odağı teşkil etmesinin politik ilkeleri ise anti-emperyalizm, laiklik ve kamuculuktur. Komünistler, sosyalizmin bağımsız siyasal odağının yaratılması, devrimci bir kuvvetin oluşması ve solun ağırlık merkezinin güçlendirilmesi için ortak mücadele zemininin ancak ve ancak devrimci ilkeler ekseninde kurulacağını ifade ederler.

6. Sosyalist Güç Birliği üzerine

Sermayenin gerici sınıf diktatörlüğüne karşı bağımsız bir sosyalist odağın şekillenmesi için kurulan Sosyalist Güçbirliği bu açıdan ileri bir adımdır ve aynı zamanda yolun başında olmakla birlikte önemli bir siyasal mevzi olarak görülmelidir. Anti- emperyalizm, laiklik ve kamuculuk ilkeleri üzerinden kuruluşunu ilan eden Sosyalist Güçbirliği, düzen muhalefetine yedeklenmeden düzen karşıtı bir politik oluşum olarak kendisini tarif etmesine rağmen seçim sürecinde bu misyonunu yerine getirmekten uzak kalmıştır. Özellikle seçim sürecinde düzen muhalefetine yönelik ikircikli tutum, Sosyalist Güçbirliği’ni hareketsiz, yola çıkış amacı ve misyonunu yerine getirmesinde etkisiz kılmıştır. Bu durum bir kez daha solun bağımsız bir politik odak ihtiyacını gösterdiği gibi düzeni bütün kanatlarıyla karşıya almadan devrimci bir çıkış ortaya konamayacağını aynı zamanda yüzünü sola dönen toplumsal dinamikleri etkilemeyeceğini fazlasıyla göstermiştir. Sosyalist Güçbirliği’nin kurulmasıyla sağlanan zemin ve siyasal mevzinin ileriye taşınması, kuruluş misyonu ve temel ilkelerinden taviz vermeden güçlenerek yoluna devam etmesi komünistlerin önemli gündemlerinden birisidir.

7. Sosyalist hareketin krizi üzerine

Türkiye sosyalist hareketinin karşı karşıya olduğu temel sorunların başında ideolojik gücünü siyasal güce tahvil edememesi bulunmaktadır. Bu sorunun aşılması açısından devrimci ilke, program ve siyasetini geriye çekerek düzen siyasetinin kulvarında siyaset yapmaya yönelik bir eğilim bugün Türkiye sosyalist hareketinin önündeki sorunların bir başkası olarak saptanmak durumundadır. Sosyalizmin ideolojik gücünün siyasal bir güce dönüşememesindeki en önemli parametre belli bir nicelik ve kitleselliğin yakalanamaması iken bu amaçla daha popülist ve düzen muhalefetinin yörüngesinde siyasal varoluş aramak bugün sosyalist hareketi yeni bir likidasyon sürecinin eşiğine getirmektedir. Bu süreci döşeyen taşlar, sınıf siyaseti yerine popülizmi, örgütlü toplumsal mücadele yerine sandık siyasetinin, emekçi sınıfların örgütlenme siyaseti yerine sosyal medyanın merkeze oturtulduğu algı siyasetinin ikame edilmesi ile döşenmektedir. Solun ideolojik gücünün siyasal güce dönüşmesinin yolu ise gerçek bir sınıf partisinin yaratılmasından geçmektedir.

8. Komünistlerin Birliği üzerine

Komünistlerin daha etkin bir güç olmasının yolu olarak öne sürülen örgütsel birlik ve komünistlerin birliği konusu ise aynı şekilde politik mücadelenin bir konusu olarak görülmeden ele alınamaz. Türkiye’de yeni bir komünist damarın yaratılması ve sınıf partisinin kuruluşu süreci, örgütsel birlik arayışı ve beklentisinin değil siyasal mücadelenin konusudur. Yeni bir komünist partisi atılımının ve sınıf partisinin ayağa kalkma sürecinin parçası olarak görülmesi gereken komünistlerin birliği konusu, bu mücadele pratiğinin ihtiyaçları tarafından belirlenecektir. Bugün komünistlerin birlik sorununun çözümünün yolu komünistlerin birliğinin sağlanacağı işçi sınıfı partisinin örgütlenmesi sorunundan geçmektedir.

9. TKH’nin siyasal görevleri

9.1. TKH’nin siyasal zemini

Türkiye Komünist Hareketi, Türkiye sosyalist hareketi içinde özgün bir yere sahiptir. Bu özgünlük bir yanıyla Türkiye sosyalist hareketi içinde politik ve örgütsel olarak yeni bir damarı temsil etmesiyle diğer yandan sosyalist hareketin yaşadığı kriz ile ilgilidir. Bugün açıkça ifade edilmesi gereken en temel noktalardan bir tanesi Türkiye sosyalist hareketi içinde ideolojik ve politik bir çözülme sürecinin adım adım yaşandığı bir süreçle karşı karşıya olduğumuzdur. Bununla birlikte sermaye iktidarının yeni biçim ve içerikle kendisini yeniden tesis ettiği bir kesitte sınıf partisini kurma iddiası, potansiyeli ve iradesinin bugün sosyalist hareketin geleneksel bölmelerinin içinden çıkma şansı çok zayıflamıştır. Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir bölümü adım adım HDP’nin kanatları altına ve CHP’nin siyasal yörüngesine girmiş bulunuyor. Düzen muhalefetinin iki kanadının yörüngesine ve çekim merkezine giren sosyalist hareketin ağırlıklı bölmesi bu çekim alanının dışına çıkacak ne siyasal bir iddiaya ne de örgütsel bir kadro birikimine sahiptir.

Bununla birlikte dünden bugüne tarihimizin ve geleneğimizin adı olan Türkiye Komünist Partisi’nin mirası ve Gelenek-STP-SİP hattı bugün TKH tarafından sürdürülmektedir. Komünist hareketin 2014 ve 2015 yıllarında yaşadığı ayrışma ve yeniden kuruluş süreçlerinde oluşan ve bugün TİP adıyla siyaset yürüten politik çizgi; gelinen nokta itibariyle sosyalist devrimci hattın ve geleneğin dışına çıkmış, Avrupa’da görülen radikal sol akımların bir türevi, liberal ideolojinin politik bir versiyonu olarak Türkiye’de sosyal demokrasi ile Kürt siyaseti arasındaki boşluğa oynayan reformist ve küçük burjuva/orta sınıf siyasetinin temsilcisi bir hatta dönüşmüştür. (T)KP’nin ise politik alanda TİP’e benzeşerek devrimci hat ile reformist hat arasında yalpalayan çelişik bir konuma doğru evrilmesi nedeniyle devrimci bir iddiayı ortaya koyması ve bundan daha öte olarak yeni bir örgütsel damarı tarihsel evrimi açısından yeniden üretmesi mümkün değildir.

Türkiye Komünist Hareketi, hem genel olarak solun – bütün kesimleriyle – hem de özel olarak geleneksel komünist hattın içinde ülkenin ve sınıfın komünist partisini yaratma potansiyeline sahip bir özgünlüğe sahiptir. Bunun öznel tarafının Parti Kongresi tarafından belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Ancak bundan daha öte Parti Kongresi, içinden geçtiğimiz koşullar altında TKH’nin özgünlüğünün nesnel bir zemine yaslandığının altını çizer. Bu nesnelliği yaratan temel etmenler ise sosyalist hareketin yaşadığı krizi aşamaması, sosyalist hareketin politik ve örgütsel olarak yeniden kendisini üretememesi ve yenileyememesi, düzen siyasetinde yaşanan sıkışmanın neden olduğu düzen muhalefetinin yörüngesine girme olgusu ve yeni bir kadro kuşağına sahip olamamasıdır. TKH’nin özgünlüğü ise hem nesnel hem de öznel olarak kendisini yeni bir politik ve örgütsel zeminde kurabilmesidir.

9.2. TKH’nin siyasal mevzilenmesi

Türkiye Komünist Hareketi, sınıf mücadelesini ve sosyalist mücadeleyi taktiksel değil stratejik bir mücadele olarak görmektedir. Günlük siyasete yönelik daha etkin bir partiye geçiş ihtiyacı açık olmakla birlikte TKH, bu stratejik yaklaşımla siyasal mevzilenmesini sınıf, kadın ve gençlik olmak üzere üç kesim üzerinde inşa edecektir. Bunlardan ikisi emekçi sınıflara yaslanan, yüzünü dönen ve emekçi sınıfların politik temsiliyetini üstlenen bir strateji, diğer ayağı ise yeni bir kuşağın partisi olma hedefidir. İşçi sınıfı ve işçi sınıfını da kesen bir biçimde genç kuşaklar içinde politik ve örgütsel mevzilenmesi TKH’nin temel hedefidir. Bu mevzilenmenin politik araçları ile başlıkları ise Türkiye kapitalizminin kriz dinamikleri ve fay hatlarıyla doğrudan ilintilidir. Bu anlamıyla TKH, geleceği örgütleyen bir politik iddiayı mücadelesinin merkezine yerleştirecektir.

9.3. Yeni bir devrimci damar

TKH’nin stratejik siyasal mevzilenmesi, yeni bir devrimci damarın şekillenmesiyle mümkün olacaktır. Geleneksel solun radikal kanadı olarak geçmişte kendisini tarif eden hareketimiz bugün siyasetin sağa yatan eğik düzleminde devrimci bir siyasal damarın temsilcisi olarak politik bir kimlik üretecektir. Düzenin eğik düzleminde sağa kayış yaşanırken, TKH bu sürece aklıyla, siyasetiyle, örgütüyle, ideolojik duruşuyla direnerek yoluna devam etmiş, bugün gelinen nokta itibariyle önünde devrimci bir alan açılmıştır. TKH, açılan bir zeminde sosyalist hareketin devrimci kanadını temsil etmektedir.

9.4. Yeni bir komünist partinin örgütlenmesi

Türkiye Komünist Hareketi, bugün ikili bir görevle karşı karşıyadır. Bir yandan 100 yıllık komünist mücadeleyi ve geleneği yeniden örgütlemek diğer yandan ülkenin yeni komünist partisini kurmak. Bu ikili görev birbirinin karşısına konamaz. Tersinden komünist hareketimizin ve Partimizin tarihini geleceğe taşırken bugünkü siyasal ve toplumsal koordinat düzleminde yeni bir sınıf hareketi ve yeni bir kuşağın örgütlenmesi için yeni bir misyonu ortaya koymak durumundadır. Bu misyon, bugünkü politik kesitte ve toplumsal algıda kendisini farklılaştırarak oluşturulmak durumundadır.

9.5. İşçi sınıfının partisini örgütlemek

Türkiye Komünist Hareketi’nin hem tarihsel hem de bugünkü siyasal konjonktürde temel görevi işçi sınıfının partisi haline dönüşmektir. Kendisini, sınıfın programatik, ideolojik ve siyasal öncü partisi olarak tanımlayan Türkiye Komünist Hareketi, işçi sınıfının öncü kesimleriyle buluşacağı bir pratik örgütlenme göreviyle karşı karşıyadır. Türkiye siyasetinde işçi sınıfının kapasitesinin harekete geçirilemediği, sınıfın kendinde sınıf olarak varlığının kendisi için bir sınıf haline getirilemediği, toplumsal bir sınıftan politik bir sınıfa dönüştürülmediği bir tabloda egemen kapitalist sınıfa karşı verilen mücadelenin başarı şansı bulunmuyor. Türkiye işçi sınıfının siyaset sahnesine çıktığı tarihsel deneyimler yolumuza ışık tutmak zorundadır. Bugün işçi sınıfının geriye çekilmesi, aynı zamanda Türkiye’de solun reformizme ve düzen siyasetinin yörüngesine girmesinin de nedenleri arasında sayılmalıdır. Son 40 yıldır egemen kapitalist sınıfın neo-liberal dönem olarak adlandırılan emeğe yönelik saldırısının işçi sınıfının geriye çekilmesine neden olması, komünist partinin mücadele etmesi gereken başlıklardan sadece birisidir. Çünkü uluslararası kapitalizmin kriz dinamikleri, tarih sahnesinde proletaryanın yeniden ayağa kalkacağı bir dönemi fazlasıyla işaret etmektedir. Bugün sosyal demokrasiye açık destek veren örnekleriyle sosyalist harekette yaşanan sağ sapmanın yanı sıra doğrudan küçük burjuva/orta sınıf siyasetini temsil eden reformizme karşı işçi sınıfının siyasal mücadelesinin örgütlenmesi TKH’nin hem misyonu hem de en belirgin ayırt edici kimliğidir.

9.6. Devrimci bir siyasal hattın ve Marksist ideolojinin yeniden üretimi üzerine

Türkiye Komünist Hareketi’nin siyasal görevlerini yerine getirmesinin iki temel aracı devrimci siyaset ve Marksist ideolojik üretimdir. Türkiye işçi sınıfının ve ülkenin yeni komünist partisinin örgütlenme iddiasıyla yola çıkan Türkiye Komünist Hareketi, yeni bir devrimci damarın temsilciliğini bu iki alanda etkin bir üretim ile sağlayacaktır. Bugün her iki noktada Türkiye sosyalist hareketi, tarihinin en geri noktasına çekilmiş durumdadır. Bugün solun önemli bir bölümünün düzen siyasetinin kulvarına yönelen ve yörüngesine giren bir siyasal pratik içinde devrimci özünü yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalması, ideolojik düzlemde gedikler açması işten bile değildir. Türkiye sosyalist hareketinin sınıf siyaseti yerine “toplumsal hareketler siyaseti”ne, sermaye diktatörlüğüne karşı sınıf cephesi yerine “muhalif güçler koalisyonu”na, emekçi sınıfların toplumsal örgütlenmesi yerine “toplumsal muhalefet ağları”na ve örgütlü siyaset yerine “sandık/seçim aritmetiği siyaseti”ne yönelişi, düzen karşıtı devrimci bir siyasal hattın sağından solundan iğdiş edilerek popülist sol söylemle düzen siyasetine eklemlenmesinin ana nedenidir. “Yeni Sol”un temel önermelerinin kutsanıp Marksist-Leninist ilkelerin arkaik ilan edilerek devrimci siyasetin “popülerleşme ve orta sınıf duyarlılığı”na kurban edilmesi, tarihsel ve stratejik hatadır. Devrimci teori olmadan devrimci pratik olamaz. TKH, bugün sosyalist hareketin krizini, Marksist-Leninist ilkelerin arkaikliğinde değil tersinden düzen siyasetine bağlanma stratejisinde görmektedir. Bugün yapılması gereken Marksist-Leninist ilkelerin politik ve ideolojik düzlemde yeniden üretilmesidir. Bu anlamıyla Kongremiz, devrimci siyasetin “etkililik ve duyarlılıklara seslenme” ile pratik hareketçilik üzerinden değil devrimci içeriği ile ele alınmasını bir kez daha vurgular. Bu içeriğin oluşmasında en temel görevlerin başında ise ideolojik üretimin ve teorik çalışmaların Parti çalışmalarında merkezi rol oynaması gerektiğini bir kez daha saptar.

10. Partinin örgütsel görevleri

Örgüt-siyaset-ideoloji sac ayakları üzerine kurulan partili mücadelemizde, her üç olgunun kendi özgün yapısı, gerekleri ve araçları farklı olmakla birlikte belli bir bütünlük çerçevesinde ele alınması gerektiği açıktır. Bu üç olgunun birbirlerini belirleyen ve etkileyen dinamik ilişkisi vurgulanmalıdır. Bununla birlikte üç olgunun aynı düzlemde tarif edilmesi mümkün değildir. Bugün Türkiye Komünist Hareketi açısından üzerinde en fazla durulması gereken temel nokta bu sac ayağında örgüt-örgütlenme ayağının “güçlendirilmesi gerekliliği” Kongremiz tarafından özel olarak ilan edilir.

10.1. Devrimci siyaset, etkili ideolojik mücadele: Siyaset ve İdeoloji gerilimi üzerine

10.1.1. Partinin ideolojik duruşu ve bir dizi başlıkta tutumunda özel bir eksiklik tespiti yapılamaz. Öte yandan Partinin daha etkili bir siyasal partiye ve daha güçlü bir örgütsel yapıya kavuşması için ideolojik-teorik üretim noktasında geliştirilmesi gereken başlıklar bulunması ayrı bir konu olarak ele alınmalıdır. Daha etkin bir siyasal üretim ve kadrolaşma açısından Kongremiz, ideolojik- teorik üretimin artırılması ve geliştirilmesi için Partinin merkezi kurumsallaşamaya yönelmesini karar altına alır.

10.1.2. Kongremiz, Partinin siyasal yaklaşım, siyasal pozisyon ve saf anlamıyla siyasetinde bugüne kadar politik bir yanlışlanmanın ortaya çıkmadığını saptarken, siyasetinin ve siyasal üretimin toplumsal ve siyaset alanında “daha etkili” kılınması gerektiğini ifade eder.

10.1.3. Siyasal mücadelesinin önünü açmak, düzenin ideolojik saldırılarına karşı yanıt vermek ve kendi politik hattını daha güçlü kılmak için özellikle solun reformist yorumuna ve liberalizme karşı kararlı bir biçimde ideolojik mücadele yürütülmesi esastır.

10.1.4. Bütün bunlarla birlikte, Parti salt ideolojik bir kimlikle değil siyasal bir kimlikle topluma seslenmek durumundadır. Partinin büyümesi ve etki alanını genişletmesinin yolu siyasi mücadelesini yükseltmekten geçer. Örgütün iç dokusunun politik homojenlik ve ideolojik gelişmişlikle belirlenmesi olgusu, Partinin siyasetinin ideolojiyle ikame edilmesine neden olamaz.

10.1.5. Partinin yüzünü dışa dönmesinin, büyümesinin, yeni temas yüzeyleri yaratmasının ve yeni toplumsal dinamiklerle buluşmasının aracı siyaset ve siyasi mücadeledir.

10.2. Güçlü Örgüt, Büyük Parti Örgüt ve Parti gerilimi üzerine

10.2.1. Parti, kadrolar, üyeler, sempatizanlar, destekçiler şeklinde ifade edilebilecek örgütsel halkaların dışa dönük açılmasıyla toplumsal bir güç haline gelebilir. Bu bağlamda Partinin örgütsel yapısının toplumsal ve siyasal bir güç haline gelme hedefiyle uyumlu ve bu hedefe yönelik bir yaklaşımla ele alınması gerekir.

10.2.2. Partinin içeriden dışarıya yönelik halkalar etrafında örgütlenmesi, güçlü bir örgütsel yapı ve Partinin bütün örgüt, kurum ve yan örgütlerini yöneten güçlü bir örgütün merkeze yerleşmesiyle mümkündür. Partiyi örgütleyecek ve partiye de önderlik edecek merkezi örgütsel yapının merkez komitesinden birimlere kadar uzanan yapısı kadrolardan oluşur. İdeolojik/politik gelişme dinamiği, disiplin, görev ve sorumluluk bilinci ile çalışkanlık, fedakârlık, bağlılık Partinin merkezi yapısını oluşturan örgüt kadrolarının temel vasıflarıdır.

10.2.3. Bununla birlikte Partiyi tek başına örgüt formuyla ya da merkezi örgütten ibaret bir sınırlamayla tanımlamak siyasal mücadeleyi daraltıcı bir yan taşır. Başka bir deyişle Partiyi örgüt ile ikame eden yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.

10.2.4. Partinin, içeriden dışarıya doğru açılan halkalarla örgütlenmesi yine aynı şekilde kategorik bir ayrımla Parti-yan örgütler tanımına indirgenemez. Kabaca “Yan örgütler hareketi, örgüt partiyi temsil eder.” şeklindeki şekilsel yaklaşım düzeltilmelidir. Yan örgütleri de kapsayan şekilde partinin merkezden dışa açılan örgütlenme düzlemleri ve bu düzlemlere denk gelen araçlar ile üyelik süreçleri birlikte ele alınmalıdır.

10.2.5. Kongremiz partimizin büyümesi sorununa yönelik ikili bir görev tarif eder. Bir yandan merkezi güçlü bir örgütün kurulması diğer yandan büyüyen bir partiye geçişin örgütlenmesi. Partinin merkezi güçlü bir örgütün kurulması ve aynı zamanda bir siyasal partinin dışa dönük örgütlenmesi bir ve aynı şey değildir.

10.2.6. Merkezi güçlü bir örgütün yapılanmasının bir boyutu örgütsel işleyiş kuralları, kültürü ve örgütlülüğü diğer boyutu ise kadrolaşmadır.

10.2.7. Partinin siyasal bir parti olarak örgütlenmesi ise merkezden dışa dönük açımlanan örgütsel düzlemlerin tarifinden geçmektedir. Bu düzlemleri kesen ana eksen partinin programatik hattı, üyelik şartları ve siyasi birliğidir.

10.2.8. Leninist bir partinin tanımladığı üyelik şartları, partinin üyelik süreçlerinin tek belirleyenidir.

10.3. Sınıfın öncü partisi için İşçi sınıfı ve parti gerilimi üzerine

10.3.1. İşçi sınıfı, son 40 yıldır büyük bir saldırı altındadır. Bu saldırı bir yandan emek sömürüsünün yoğunlaşması üzerinden diğer yandan işçi sınıfının kapasitesi ve rolü konusunda liberal bir ideolojik propaganda eliyle yürütülmektedir. Kapitalizmin neo-liberal dönem adı verilen süreçte sınıfa dönük yoğun saldırının yarattığı nicel ve nitel değişimin işçi sınıfında yapısal değişime neden olduğunu vaaz eden liberal ideolojinin tezleri, dünyada olduğu gibi ülkemizde de küçük burjuva siyasetin temel çıkış noktasıdır.

10.3.2. İşçi sınıfının yapısının değiştiği, toplumsal mücadelede değiştirici rolünün sona erdiği, sınıfının nicel olarak küçüldüğü şeklinde özetlenebilecek tezlerinin eşlik ettiği bir diğer tez ise “maddi olmayan emek” tezleri üzerinden işçi-patron ile işyeri ilişkisi “dışında” tanımlanan yeni bir toplumsal hareketlerin ortaya çıktığı üzerinedir. Bir diğer başlık ise, bu tezlerin sınıf tezlerine masumane şekilde yedirildiği işçi sınıfı içinde “beyaz yakalıların” ya da hizmet sektörünün artık hegemonik hale geldiği ve sınıf örgütlenmesinde geleneksel örgütlenme ve parti modellerinin değiştirilmesini vaaz eden tezlerdir. Beyaz yakalı ya da hizmet emekçilerinin işçi sınıfının asli unsuru olduğu ve aynı zamanda sınıfın nicel yapısında genişleyen bir alan kapladığı açık ve somuttur. İşçi sınıfı yerine “çokluk, yeni toplumsal güçler, sermayeden bağımsızlaşan yeni kesimler vb.” şeklinde tanımlanan liberal yaklaşım ve tezler üzerinden kendisini var eden küçük burjuva sosyalizmi, “beyaz yaka gerçeğini” manipüle ederek ve arkasına saklanarak kendisini üreten neo- revizyonizmdir.

10.3.3. Bu tezlerin dayanak oluşturduğu politik yönelim, liberal ve küçük burjuva siyaseti olarak kendisini var eden iki siyasi akımdır. Bir burjuva ideolojik/siyasal akım olarak liberalizme karşı, sınıfın tarihsel çıkarlarını merkeze koyan, ideolojik/politik mücadele esastır. Öte yandan, sınıf mücadelesi ve sosyalizm saflarında beliren orta sınıf ‘küçük burjuva sosyalizmi’ne karşı işçi sınıfı sosyalizminin savunulması ve sınıfın örgütlenmesi partinin mücadele başlıklarından en önemlisidir. Bugünün siyasi gündem ve pratiklerinin farklılıklarının ya da yanılsamalarının özünde yatan sınıfsal ayrışma burada aranmalıdır.

10.3.4. Sınıf mücadelesinde ortaya çıkan sağ sapmanın karşıtı ise salt sendikal çalışma ya da ekonomik mücadele değil tersinden işçi sınıfı siyasetini yükseltmektir. Parti, bir bütün olarak toplumsal/siyasal mücadelenin bir aracı ve işçi sınıfının siyasal öznesi olarak, işçi sınıfının tarihsel çıkarlarını merkeze koyarak toplumun bütününe siyaset yapar. Sınıf siyaseti tek başına işçilere seslenen bir biçim değil aynı zamanda sınıf perspektifiyle topluma seslenmektir. Sınıfa seslenmek ise, dışarıdan bilinç taşıyan bir öncülük göreviyle, sınıflar arası mücadele ve sınıflar ile devlet arasındaki çelişkiler üzerinden belirlenir.

10.3.5. Bugün göreli daha dinamik özellik gösteren orta sınıflara/ara tabakalara yaslanan siyasi “etkinliği” sınıf siyaseti olarak değerlendirmek yanılsamadır. Siyasi etkinliği, sınıfsal özünden koparıp salt siyaset teorisi üzerinden inşa edilmesi mümkün değildir. Ancak bu yönelimin karşıtı olarak, siyaseti orta sınıfların uğraşı olarak görüp, “işçi çalışması” adıyla siyaset dışı bir kulvara çekilmek ekonomizm tehlikesine kapı aralar.

10.3.6. Bugün Türkiye sosyalist hareketinin güçlü bir siyasal aktör haline dönüşememe sorununun en başat nedenlerinden birisi işçi sınıfının örgütlü güç olarak siyasal/toplumsal mücadelede yerini almamasıdır. Komünist bir partinin en temel misyonu sınıfa ulaşmak ve sınıfın öncü kesimleriyle buluşmaktır.

10.3.7. İş süreçleri, iş mekanları, iş biçimleri parçalanmakta ve bölünmekte, yeni emek türleri ortaya çıkmakta, sınıf yapısında çeşitlilik, eşitsizlik ve tabakalaşma artmakta, işçi sınıfı içinde nicel ve nitel değişimler ortaya çıkmaktadır. Bu değişimler proletaryanın devrimci rolünü daha belirgin hale getirirken proletarya gün geçtikçe büyümekte ve genişlemektedir. İşçi sınıfı içindeki değişim, başta sanayi proletaryası olmak üzere geleneksel sınıf kesimlerinin ortadan kaldırmamış tersine işçi sınıfının merkezine oturan sanayi proletaryasının etrafında kümelenen yeni kesim ve tabakalarının biriktiği ve büyüdüğü bir süreç karşımıza çıkmaktadır. Kafa/kol emeği şeklindeki sınıf içindeki işbölümü nicelik bazında oransal olarak değişirken, hizmet sektörünün genişlediği, beyaz yakalı emekçilerin büyüdüğü ve bununla birlikte bir bütün olarak işçi sınıfının nicel ve nitel olarak büyüdüğü bir gerçeklik orta sınıf teorilerini geçersizleştirmektedir.

10.3.8. Sınıfın iki temel örgütlenme aracı vardır. Biri parti diğeri sendikadır. Bu örgütlenmenin en yüksek ve gelişkin aracı ise Leninist partidir. Bu açıdan parti örgütlenmesi ile sendikal örgütlenmenin karşı karşıya konulmasının mümkün olamayacağı gibi partinin sınıf içinde örgütlenmesinin yerine sendikal örgütlenmenin ya da “sendikal içeriğin ve tarzın” ikame edilmesi de doğru değildir. Parti, işçi sınıfının öncü kesimlerini saflarına katar, aynı zamanda sınıfla temasını artıracağı ve sınıf içinde mevziler kazanacağı ara örgütlenme araçlarını gündeme getirir.

10.3.9. Parti, sınıfın öncü kesimleriyle buluşmalıdır. Bu görevin yerine getirilmesi bugün temel görevidir. Yeni bir sınıf hareketi ve yeni bir sendikal hareketin yükseleceği zemin buradan doğacağı gibi, bugünkü öznellik ile sınıfın nesnelliği arasındaki ilişki belirli öncelikleri gerektirmektedir.

10.3.10. Sermayenin yoğun saldırısı ile sınıfının bölünmüş ve parçalanmış yapısı ve sendikal bürokrasisinin sınıf ile siyaset arasına ördüğü duvar, sınıfın birlik ve dayanışmasını merkeze koyan bir siyasal karşı atakla aşılacaktır.

BÖLÜM 2SOSYALİST İKTİDAR İÇİN

1. Partimiz, sosyalist devrim stratejisi üzerine inşa edilmiştir

1.1. Partimizin siyasal mücadelesinin omurgasını sosyalist devrim stratejisi oluşturmaktadır. Bugün sosyalist hareketin büyük çoğunluğu tarafından unutulan ya da terkedilen devrim stratejisi olgusu, sosyalist hareketin likidasyonunun ve düzen siyasetinin parçası haline gelinmesinin en önemli nedenidir. Böylesi bir eksen üzerine bir mücadele hattı oturtulmadan, bir sınıf partisinin kendisini nesnellikten ayırabilmesi ve devrimci bir özne olarak şekillendirmesi mümkün değildir. Nesnelliğe müdahale edebilmenin ve onu değiştirmenin yolu ise özneleşmekten geçer.

1.2. Sosyalist devrim stratejisi ve ulusal demokratik devrim stratejisi olmak üzere iki ana hatta kendisini var eden devrim stratejisi tartışması, bugün Türkiye solunun bütün bölmelerini belirleyen bir nitelik taşımaktadır. Bu tartışmaların bugün mücadelede belirleyici asli unsur olması, geçmişten bugüne yürütülen tartışmaların genlerini taşımaktadır. Doğrudan liberal sola, sosyal demokrasiye ya da Kürt siyasetine adım adım rücu eden, reformizme ya da düzen muhalefetinin destekçisi konumuna kapı aralayan temel eksen programatik ve ideolojik hattın temel belirleyicisi olan demokratik devrimci aşamacı stratejidir. Türkiye Komünist Hareketi’nin, sosyalist devrim hattının bugün Türkiye’de neredeyse tek politik taşıyıcısı haline gelmiş olması, Partimizin misyon ve sorumluluğunu daha da büyütmektedir.

1.3. Geçmişte yürütülen devrim stratejisi tartışmalarının ana eksenini objektif şartların olgunlaşıp olgunlaşmadığı oluşturuyordu. Kapitalizmin gelişmişlik derecesi, feodal yapıların tasfiyesinin aşaması, işçi sınıfının nicel ve nitel gücünün durumu, burjuva devriminin tamamlanıp tamamlanmadığı gibi nesnellik üzerinden yürütülen tartışmalar artık geride kalmıştır. Ulusal ya da demokratik devrim stratejileri, kendilerini nesnelliğin durumu üzerinden tarif ederken bir yandan 1923 Cumhuriyeti’nin tamamlanmadığı tezi üzerinden ulusalcılığa diğer yandan demokratik görevler üzerinden liberalizme salınan bir çizginin kaynağı olmuştur. Sosyalist devrim stratejisinin en önemli paradigması, devrim tartışmasını nesnellikten öznelliğe geçişle tanımlamasıdır. Bu tanım, bir yandan demokratik süreçlere ya da Cumhuriyet’in kazanımlarına yönelik yaklaşım ve ilişkide devrimin çıkarlarını diğer yandan siyasal mücadelede parti örgütlenmesini merkeze koymayı sağlamaktadır.

2. Devrimin güncelliği, iktidar perspektifi ve öncü örgüt

2.1. Partimizin sosyalist devrim stratejisinin en önemli üç bileşeni ise devrimin güncelliği, iktidar perspektifi ve öncü örgüt modelidir. Devrimin güncelliği emperyalist-kapitalist sistemde nesnelliğin olanaklarını ve zayıf halka niteliğini, iktidar perspektifi ise işçi sınıfının doğrudan iktidarı alması hedefiyle sosyalist devrim stratejisinin bir gereği olduğu gerçeğini ortaya koyarken bu paradigmanın merkezine öncü örgütlenmenin inşası oturtulmaktadır. Bu anlamıyla bugün Türkiye’de devrim tartışması aynı zamanda nasıl bir parti sorusuyla doğrudan ilintilidir. Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, kendi misyon ve hedefini sosyalist devrim stratejisinde bulurken, sosyalist devrim hattını salt bir kimlik olarak değil doğrudan devrimci bir strateji olarak görmektedir. Bugüne kadar kendisine sosyalist devrim hattını belirleyen başka siyasi güçlerin en büyük sorunu bu hattı strateji olarak değil bir kimlik olarak taşımalarıdır. Kimlik kendisini dışa vururken, strateji ise doğrudan kendisini örgütlemeyi gündeme getirir.

2.2. Siyasal mücadele iktidar mücadelesidir. Bugün sınıf hareketi başta olmak üzere toplumsal dinamiklerinin geriye çekilmiş olması ya da öznel olarak partinin nicel gücünün durumunun ne olduğundan bağımsız bir biçimde Parti kendisini iktidar perspektifi doğrultusunda örgütleyecektir. Bu yaklaşım hem partinin kendi özniteliklerini tamınlar hem de dışa dönük örgütlenmesinde tercih ve önceliklerini belirler. Bu anlamıyla partimiz bir kitle partisi değil sınıf partisidir. Sınıf partisi olarak Leninist öncü parti teorisinin ilkeleri ışığında kendisini kurmaktadır.

3. İşçi sınıfının partisi olmak

3.1. İşçi sınıfının mücadele tarihinde temelde iki ana örgütlenme biçimi bulunur. Bunlardan birincisi sendikalar ikincisi ise siyasi partilerdir. Bizim temel misyonumuz, işçi sınıfının siyasal partisini örgütlemektedir. O açıdan işçi sınıfı içinde örgütlenme adına sendikalist örgütlenme değil doğrudan sınıfın partisini örgütlemek temel şiarımızdır. Bu olgu, bütün mücadele süreçlerinde ve örgütlenme pratiklerinde merkeze partiyi koyar. İster sınıf alanında ister gençlik ya da kadın alanında olsun Partinin merkezinde durmadığı örgütlenme modelleri Leninizm açısından geçerli değildir. Bu yaklaşım, Partinin işçi sınıfı ve emekçi toplumsal kesimlere ulaşmak adına sendika başta olmak üzere dernek, platform gibi ara örgütlenme biçimlerini dışlamaz. Bu ara örgütlenmeler partinin emekçi sınıflarla temas yüzeyi ve aynı zamanda sınıfa ulaşma araçlarıdır. Bununla birlikte Partimiz geniş kesimlere seslenme ve harekete geçirme araçlarıyla birlikte her zaman kitleselleşme amacı taşır. Kitleselleşme/toplumsallaşma ile kitle partisi bir ve aynı şey değildir. Parti güçlü örgütten açılan halkalar şeklinde toplumsallaşma sürecine girerken, örgüt ve hareket bütünü partiyi tanımlar.

3.2. Bu anlamıyla parti, sınıf ve sosyalist hareket ayrı kanallardan gelişir. Partimiz, sınıfın ekonomik gündemlerde olduğunun aksine siyasi olarak çoğunlukla kendiliğinden hareketlenmeyeceğini ya da sınıfın geri nesnelliği üzerinden sosyalist hareketin gelişemeyeceğinin farkında olarak ayrı bir zeminde kendisini örgütlerken sınıftan kopuk bir örgütlenmenin de küçük burjuva bir aydın radikalizmini temsil dışında bir anlama gelmeyeceğini bilir. Parti emekçi sınıfları harekete geçirmek amacıyla emekçi sınıfların öncü kesimlerini örgütler, emekçi sınıflarla parti arasında temas yüzeyleri yaratarak sınıfın siyasal ve tarihsel temsiliyetini üstlenecek pratik mücadele verir. Sınıfa gitmeyen, sınıfın öncüleriyle partiyi buluşturmayan, sınıf havzalarında olmayan, sendikal hareketle ilişkisi olmayan bir sınıf partisi olamayacağı açıktır. Partimizin en önemli amacı işçi sınıfı içinde güçlü parti komiteleri kurmaktır. Doğaldır ki bu komiteler sınıfla parti arasındaki temas yüzeyleri üzerinden şekillenecektir.

3.3. Partimiz Leninist ilkeler ışığında örgütlenir. Leninizm, örgütsel forma indirgenen bir şablon model değil işçi sınıfının tarihsel çıkarlarını temsil eden öncü örgütlenme teorisidir. Bu anlamıyla Leninist parti teorisi politik mücadelenin şartları ile işçi sınıfının ihtiyaçları tarafından belirlenen farklı modellerle kendisini yeniden örgütler. Bir Leninist parti dönem dönem dışa açılırken mücadelenin geri çekildiği dönemlerde örgüte daralır, kriz koşullarında parti mücadele içinde bulunan geniş emekçi yığınlara kapısını açar. Ancak bunlar Leninist partinin kitleselleşmesi gereğini gölgelememelidir. 1917’de Bolşevik Partinin üye sayısının Şubat Devrimi öncesi düzeyi ile Ekim Devrimi’ne giden süreçte nasıl büyük bir sıçrama yaptığı bir kez daha hatırlanmalıdır. Parti halkalar şeklinde içeriden dışarıya açılan örgütlenme seviyeleriyle büyüyecek ve toplumsallaşacaktır. Bu açıdan parti örgüt ve hareket denklemi üzerinden tarif edilirken, örgüt doğrudan parti merkezini ifade eder. Parti kadrolar, üyeler, sempatizanlar ve seçmenler gibi farklı düzlemlerle örgütlenirken aynı zamanda doğrudan kadın, gençlik ve sınıf alanlarında kitle örgütlenmeleriyle de yeni halkalar yaratarak örgütsel çalışmalarını yüzünü dışa dönerek yürütür.

4. Komünist parti ve işçi sınıfının bağı

4.1. Partimiz, işçi sınıfının tarihsel ve politik çıkarlarını temsil eden bir politik hareket olmayı hedefler. Bir politik hareket olmadan, sınıfa seslenmek ve sınıfa ulaşmak mümkün değildir. Parti, kendisini politik hareket olarak örgütlerken işçi sınıfının da toplumsal bir hareket olarak örgütlenmesi misyonuyla mücadele eder. Ama aynı zamanda sınıf hareketi salt bir işçi hareketi ya da sendikal hareket olmanın ötesinde doğrudan ülkenin politik gündemleri etrafında siyasal ve toplumsal bir hareket olarak kendisini ortaya koyar. Emek-sermaye arasındaki çelişki kendisini çıplak şekilde doğrudan değil politik ve toplumsal gündemler üzerinden dolayımlarla sunar. Parti tek başına işçilere değil doğrudan işçi sınıfının tarihsel çıkarları adına topluma seslenerek siyaset yapar. Bununla beraber Parti, emek sermaye çelişkisinin dolayımları üzerinden kendisini var eden toplumsal hareketlere yönelik siyaset yürütür.

4.2. Sınıf hareketi, sınıf siyaseti ve sınıf çalışması bir ve aynı şey değildir. Sınıf hareketi, bir bütün olarak sermaye sınıfına ve düzen siyasetine karşı nesnel bir toplumsal hareket iken, sınıf siyaseti işçi sınıfının güncel ve tarihsel çıkarlarını savunan siyaset anlamı gelir. Sınıf çalışması ise komünist bir partinin doğrudan sınıf içinde örgütlenme pratiğini ifade eder. Ancak bu pratik salt sendikal pratik ya da ücret/hak mücadelesine indirgenemez. Leninizmin en temel ilkesi olan sınıfa siyaset taşımak, ekonomik mücadelenin dışında politik müdahalenin, bilincin siyasetle taşınması anlamı gelir. İşçi sınıfına öncülük ve dışarıdan bilinç taşıma, doğrudan siyasi mücadelenin konusudur. O açıdan bir Leninist partiyi, sınıf çalışmalarından ibaret bir pratik ile düşünmek partinin işçi sınıfı partisi olduğunu değil tersinden partinin ekonomizm içinde reformizme kaymasının yolunun yapılması anlamına gelir.

4.3. Bununla birlikte Partiye üyelik bir sınıfsal kökene bağlanmaz, bununla sınırlanmaz. Sosyalizm Programı’nı ve Parti tüzüğü ile örgütsel çalışma ilkelerine uymayı kabul eden herkes Parti saflarında mücadeleye katılabilir. Partili mücadelede önemli olan sınıfsal köken değil işçi sınıfı siyasetinin yürütülmesi, Parti organlarında görev alma, bunların çalışma ve toplantılarına katılma, Parti görevlerini yerine getirme ve aidatların ödenmesidir. Öte yandan, Partinin farklı sınıflar veya toplumsal tabakaları temsil eden siyasi öznelerle kuracağı ilişki ise Marksist-Leninist ilkelere ve siyasetin gereklerine göre belirlenir. Bu ilişkilerde esas olan Partinin öncülüğü ve bağımsızlığını koruması olup Partinin farklı sınıflar veya toplumsal tabakalar ile mutlaka bu bağlamları gözeterek temas eder.

5. Partinin siyasi mücadeledeki yeri

5.1. Sınıfın bilinçlenmesi siyasal mücadele ve eylemlerle ortaya çıkar. Bu açıdan Leninist partinin sınıfa siyaset taşıması, siyasi mücadelesinin ana zeminidir. Partinin geniş emekçi yığınları içinde güçlenmesi ve politik odak haline gelmesi ile doğrudan emekçi sınıfların öncü kesimlerini kazanması politik mücadelesiyle ve politik bir odak haline gelmesiyle mümkündür. Politik mücadelenin yerine salt ideolojik mücadeleyi koymak, partinin güçlenmesine değil tersinden içe kapanmasına neden olur. İdeoloji-siyaset-örgüt sacayakları üzerinden kendisini var eden parti, son kertede siyasal bir mekanizma ve araçtır.

5.2. Parti, devrimin aracıdır. Bu açıdan partinin kendisinin bir amaç haline getirilmesi, politik mücadele yerine ideolojik mücadelenin ikame edilmesiyle eş değerdir. Partinin kendisini amaç haline getirerek, sınıfsal ve toplumsal mücadelenin aracı olarak partiyi görmemek bir yerden sonra partiyi kutsallaştırmaya sebebiyet vereceğinden, partinin siyasal çalışmalarında mutlaklık arayışını beraberinde getirir. Bu mutlaklık hali sınıf mücadelesinin dışında ideal bir örgüt, ideal bir ideoloji, ideal bir teori, ideal bir siyaset anlamına gelir. Bu, gerçeklikle ve maddi yaşamla bağını koparmanın bir başka adıdır. Bunun bir örneğinin seçim siyasetimize yönelik hezeyanda ya da partinin ideolojik üretimindeki mutlaklaştırmada görüldüğü not edilmelidir.

5.3. Burjuvazinin her alanda örgütlü olduğu bir koşulda, sosyalistlerin örgütlü mücadelesi büyük önem taşır. Örgütsüz siyasal mücadele partimizin mücadele etmesi gereken en önemli konuların başında gelir. Partili mücadele her alanda örgütlü ve hatta birimli mücadele anlamına gelir ki, bu da partinin niteliklerinin ve kurallarının yaşama geçirilmesinden başka bir şey değildir. Partililik, partinin hukukunun, siyasetinin ve kurallarının hayata geçirilmesidir. Bu açıdan tüm parti üyelerinin bir birimde mücadele etmesi de esas alınmalıdır.

6. Yakın tarihin sosyalistler üzerindeki etkileri ve Partimizin geleceği

6.1. Türkiye sosyalist hareketi 12 Eylül’den sonra toplumsal bir güç ve odak olmaktan çıkmıştır. Demokratik devrim yaklaşımı liberalizme yaklaştırırken, ulusal devrim yaklaşımı önce CHP’ye bugün ise AKP’ye yedeklenecek bir garabet yaratmıştır. Bununla birlikte Türkiye solunu belirleyen bir temel olgu ise Leninizmin bir söylem olmanın ötesinde rafa kaldırılmasıdır. Türkiye solunun 12 Eylül sonrası toparlanma ve yeniden örgütlenme süreci likidasyonla sonuçlanmış, 2000’li yılların başında ise TKP örneği dışında Türkiye sosyalist hareketi ideolojik olarak adım adım likidasyona uğramıştır. Liberalizme ve aynı anlama gelmek üzere Kürt siyasi hareketine yedeklenen Gezi süreci bir yandan devrimin Ekim Devrimi benzeri bir halk ayaklanması yoluyla gerçekleşeceği ve bu tür bir ayaklanma içerisinde Parti’nin öncülüğünün önem ve gereğine ilişkin öngörümüzü doğrularken diğer yandan Türkiye solunda ise Leninizmden kopuşa yol açmıştır. Gerek 12 Eylül’den sonra yeni sola karşı, gerek 2000’li yıllarda Kürt siyaseti ve liberalizme karşı ve gerekse Gezi sonrası örgütsüz solculuk rüzgarına karşı direnen komünistlerin temsil ettiği çizgi bugün Partimiz TKH’de somutlanmaktadır. 1990’ların solunda ulusal, liberal ve sosyalist olmak üzere 3 temel eksende tarif edebileceğimiz sol hareket, bugün gelinen noktada düzen muhalefeti ile HDP gölgesinde varlık göstermeye çalışmaktadır. Hatta ulusal sol, bugün kendisini adım adım birinci cumhuriyetin değil doğrudan ikinci cumhuriyetin referanslarıyla tanımlamaktadır. Yeni anayasa süreciyle HDP’nin çatısı altında siyaset yapan ve son seçimlerde CHP’yi destekleyen solun da bugün ikinci cumhuriyetin solu haline dönüşmelerinin maddi zemini döşenmiş bulunmaktadır.

6.2. Böylesi bir tabloda Partimiz TKH’nin özgün konumu hem partimizin farkını ortaya koymakta hem de politik mücadelede yalnızlaşmasını gündeme getirmektedir. Ama bütün bunlarla birlikte TKH’ye önemli bir misyon ve tarihsel rol de yüklemektedir. TKH’nin yolu ve misyonu, bugünkü özgünlükte de ortaya çıktığı üzere sosyalist devrim hattı ve Leninist örgütlenme çizgisinde ısrardır. Partimiz TKH, düzen siyasetinin hiçbir kanadına yedeklenmeden, düzen güçlerinin açtığı alanlardan geçmeden, kitlesel siyaset adına işçi sınıfı siyasetinden vazgeçmeden, ama aynı zamanda siyaseti ikame edecek şekilde ideolojik marjinal bir grup olmadan, apolitizmi örtmek amacıyla bu sefer “sınıf örgütlenmesi” adıyla ekonomizme düşmeden, Leninist örgütlenmeden ayrılmadan ülkenin yeni komünist partisini örgütleme misyonu ile önemli bir aşamaya gelmiştir.

6.3. Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, 2014/2015 yılları arasında komünistler arasında yaşanan tartışmalar sonrasında kurulmuş, hem örgütsel hem de ideolojik olarak kendi yolunu bu hesaplaşmalarla açmıştır. Partimiz bütün bu tartışma süreçlerini geride bırakırken aynı zamanda bu tahrip olmuş bir zemin üzerinden kendisini var etmiş, Türkiye solunda kendisine doğrudan kendi gücü ve etkisiyle bir alan açmıştır. TKH, artık sosyalist solda önemsiz sayılmayacak aktörlerden birisidir. Bununla birlikte toplumsal anlamda da TKH yeni bir evreye gelmiştir. İdeolojik bir partiden siyasal bir partiye geçiş, bir ilerlemeyi ifade etmektedir. Bugün örgütsel bir düzlemden topluma hitap edebilen bir parti aşamasına geçişi anlatan bu tanımlama partinin politik olarak ilerlemesiyle ilgili olup zaman zaman çarpıtılarak ifade edildiği üzere ideolojik ilkelerini geriye çekerek büyümek adına ilkelerinden taviz vermek değildir.

6.4. 2024 yılında parti içinde ortaya çıkan ve doğrudan partiye yönelik bir saldırıya dönüşen sorun ise Partinin gelişim ve dönüşüm sürecinin sancıları olarak görülmelidir. Kuruluşunu ilan ettikten sonra programatik ve politik olarak kendi özgün yoluna giren Partimizde, 2014-2015 tartışmalarından kalan bakiye ve taşınan yükler, bu yeni evrede bir sorun olarak karşısına çıkmıştır. Bununla birlikte Partimizin siyaseten aldığı yol ile örgütsel olarak gelmesi gereken seviye arasındaki faz farkı, yaşanan gerilimin ana kaynağı olarak tespit edilmelidir. Örgütsel dönüşüm kararı alan Partinin bu yeni sürecini kavrayamayan, Partinin yeni sürecinde örgütsel görevlerini yerine getiremeyen ya da örgütsel zeminde kendisini var eden bir “apolitizmin” temsiliyetini üstlenenlerin partinin içe kapanmasını savunmaları şeklinde karşımıza çıkan bir sorun olmuştur. Partinin siyaset yapmasından ve dışa açılmasından korkan bu zihniyet, ideolojiyi siyasete ikame etmeye çalışırken, “sınıf-örgüt” vurgusuyla aslında içe kapanmayı savunmuş ve partinin gelişimini kavrayamamıştır. Partinin örgütsel olarak geride olmasını argüman olarak kullanırken bu sorunun kaynağının kendilerinin temsil ettikleri bu apolitik tarzın olduğunu ise kabul edememişlerdir. Partinin büyümesini Leninizm’den, partinin toplumsal alanda siyaset yapmasını sınıf çalışmasından sapma olarak gören bir zihniyet eninde sonunda apolitik dar bir örgütçülük dışında bir anlama gelemez. Laiklik, cumhuriyetin kazanımları, emperyalizme karşı duruş başta olmak üzere partinin politik mücadele başlıklarının “sınıf çalışmasını” ikame ettiğini söylemeleri ise eninde sonunda liberal siyasetin tezahüründen başka bir şey değildir. Türkiye sosyalist hareketinde marjinal onlarca grubun temsil ettiği bu apolitizm ve özünde sağ ama görünürde sol sapma, partimiz içinde de darbeci ve tasfiyeci yöntemlerle ortaya çıkmıştır. Bunun da partinin kuruluşundan bugüne kadar gelişiminin bir parçası olarak görmek gerekmektedir. Mesele, her süreçte hem kadrolar hem de örgüt bağlamında ihtiyaç duyulan siyasal dönüşümü gerçekleştirebilecek bir nitelikte olabilmektir. Bu dönüşüm sürecinin dışında kalan arkadaşlarımız ise partiye yönelik büyük bir ihanete imza atmış, partinin itibarsızlaştırılması için büyük bir saldırı yürütmüşlerdir. 2014-2015 yıllarından kalan yıpranmışlıkları üzerinde taşıyanların, kariyeristlerin, parti kültürünü taşıyamayanların, parti ve yoldaşlık hukukunu ucuz görenlerin ve apolitik bir örgütsel zeminde kendilerini var edenlerin yan yana geldiği hizip süreci, sadece Partimize ve komünist mücadeleye zarar vermeye yönelen ve sonuçta ancak ve ancak karşı-devrimi besleyen bir saldırı olarak tarihe geçmiştir. Partimiz ise bu saldırının üstesinden gelerek daha da güçlenerek ve bilenerek çıkmıştır.

6.5. Partimizin yakın hedef ve misyonu ülkenin yeni bir komünist partisini toplumsal düzlemde kurmaktır. Sınıf örgütleriyle, işçi ve emekçi üyeleriyle, yeni bir kuşakla buluşarak, yeni bir siyaset tarzıyla, emekçi sınıflar içinde çoğalarak, komünist yeni bir kültürü oluşturarak, Leninizmi bu topraklarda yeniden örgütleyerek, yoldaşlık temelinde güçlü ve etkili bir sınıf partisi haline gelerek ülkenin gerçek komünist partisini kurmak partimizin bugün temel hedefidir. Böylesi bir partinin sloganı “partileşme yolunda güçlü örgüt, etkili siyasettir.”

6.6. Bu açıdan TKH, bir “tercihtir”. Bu tercih hem tarihsel anlamda hem objektif anlamda hem de öznel anlamda bir zorunluluğu ifade eder. Türkiye solunun son 40 yılına bakıldığında TKH’nin bugün temsil ettiği siyasal hat ve doldurduğu boşluk, TKH’nin bütün eksik ve ihtiyaçlarına rağmen önemli bir politik özne olması gerektiğinin göstergesidir. Bugün partimizin bütün üyeleri, işte böylesi bir tercihte bulunmaktadır. Yapılması gereken bu tercihin gereklerini yerine getirmektir.

BÖLÜM 3 – DOĞRULARIMIZA DÖNMEK: KOMÜNİSTLER NASIL ÇALIŞACAK?

1. Siyaset, ideoloji, örgüt bütünlüğü

Sosyalist iktidar mücadelesi ideolojik, siyasal ve örgütsel mücadeleyle bir bütündür. Bu bütünlük parti çalışmalarında bütününde gözetilmeli, bir yandan ideolojik olarak daha güçlü partiye ve üyelere diğer yandan daha etkili siyasal açılımlara ihtiyaç olduğu anlaşılmalıdır. Son kertede Partimiz bütün çalışmalarının kalıcılığının örgütsel kazanımlarla mümkün olacağını bir kez daha saptar. 3. Kongremizde aldığımız kararlar doğrultusunda Partinin örgütsel dönüşümünü Parti merkezi, örgütler, birimler ve üyelik süreçlerini kapsayacak şekilde ele alır.

2. Örgütlü Çalışma

Sosyalist mücadele örgütlü mücadeledir. Parti her alanda yukarıdan aşağıya bütün üyelerin içinde yer alacağı parti organlarıyla çalışmalarını yürütür. Partinin temel yapı taşı birimlerdir. Parti örgütleri birimlerden oluşur ve Tüzük gereği her üyenin bir parti organında görev alması büyük önem taşır. Birimsiz üyelik, geçici ve özgün durumlarda uygulanabilir. Bu açıdan birimsiz üyelerin sayısının bir parti örgütünün üye sayısının yüzde onunu geçmemesine özen gösterilmeli ve birimsiz üyelerin bir parti birimine bağlanmaları sürekli olarak gözetilmelidir. Parti tüzük ve programını kabul eden herkes bir parti biriminde görev alır. Bu yaklaşım, partinin büyümesi, işçileşmesi ve toplumsallaşması için bilince mutlaka çıkarılmalıdır.

3. Kurullu çalışma

Parti kurullarla çalışır. Kongre ve Konferans, Merkez Komitesi, merkezi büro ve komiteler olmak üzere merkezi kurullar ile birimler parti kurullarıdır. Bütün kararlar kurullarda alınır. Bütün görüş ve öneriler kurullarda dile getirilir. Kurullarda kararlar salt çoğunlukla alınır, kurul kararları bütün üyeler için geçerlidir. Üst kurulların kararı alt kurulları bağlar. Her kurulda, kurul mahremiyeti vardır, kurul içinde alınan kararlar ve tartışmalar üst kurullara yapılacak aktarımlar dışında asla kurul dışına çıkmaz. Her kurul toplantısı tutanak altına alınarak Merkez Komitesi’ne iletilmek üzere üst kurula iletilir.

4. Disiplinli çalışma

Parti disiplini Parti çalışmalarının temelidir. Parti disiplini, parti kurullarında verilen görevlerinin yerine getirilmesidir. Devrimci mücadelede disiplin, burjuva kültürde yer alan şekliyle idari, bürokratik, askeri veya benzeri bir içerikte vb. ele alınamaz. Parti hukukuna, tüzük kararlarına, sosyalist mücadelenin gereklerine ve parti görevlerine karşı duyulan sorumluluk disiplin olarak tarif edilir. Partimiz bir tartışma kulübü değil tersinden bütün üyelerin disiplinli çalışma yürüttüğü örgütlü ve gönüllü mücadele aracımızdır.

5. Yukarıdan aşağıya işleyiş

Partimizde bütün kurulların işleyişi yukarıdan aşağıya şekildedir. Üst kurulların aldığı kararlar alt kurullara toplantılar, genelgeler ve iç yayınla ulaştırılır. Parti merkeziyetçilik doğrultusunda çalışır. Merkez Komitesi kararları bütün kurulları bağladığı gibi Parti Meclisi bütün alan çalışmalarının sorumlularından oluşan bir danışma ve istişare kurulu olarak görev yapar.

6. Denetleme

Partinin bütün çalışmaları, kurulları ve kararları denetlenmelidir. Denetleme salt bir kontrol mekanizması değil aynı zamanda Partinin aldığı tüm kararların yerine getirildiğinin güvencesidir. Bütün kurullarda toplantı tutanakları tutularak bir sonraki toplantıda alınan kararların yerine getirilip getirilmediği denetlenmelidir. Bununla birlikte, gerekli görülen durumlarda Merkez Komitesi’nin kararı ve görevlendirmesiyle bir denetleme kurulu oluşturularak örgüt ve süreç denetimlerini yerine getirecektir.

7. Disiplin Kurulu

Partinin merkezi disiplin kurulu bundan böyle aktif olarak çalışacak, siyasi başlıklar dışında tüzükte yetkili olduğu belirlenen bütün sorunlar diğer Parti kurullarının değil doğrudan Disiplin Kurulunun gündemi olacaktır. Disiplin Kurulunun çalıştırılması doğrudan Merkez Komitesi’nin sorumluluğunda merkezi bir kurul olarak düşünülmelidir.

8. Tüzük ve Çalışma İlkeleri

Parti tüzüğü ve çalışma ilkeleri, Parti içi yaşamda mutlaka uygulanacak, Partinin gündelik çalışmalarının bir parçası haline getirilecektir. Parti tüzüğü ve çalışma ilkelerinin, partinin bütün kurul çalışmalarında yaşama geçirilmesi başta kurul sorumlularının görevidir. Tüzük ve çalışma ilkelerini okumayan kimse parti üyeliğine kabul edilmeyecektir.

9. Güçlü merkez

Partimiz bugün gelinen aşamayla Partinin bütün çalışmalarını kapsayacak bir şekilde daha güçlü bir genel merkez çalışmasına geçmelidir. Bütün alan çalışmalarının genel merkezde bürolar temelinde yapılandırılması, politik ve ideolojik üretimin aracı olarak parti yayınlarının yeniden yapılandırılması, partinin merkezi siyasetinin daha etkin kılınması açısından propaganda çalışmalarının ve teorik ve ideolojik alanda üyelerin beslenmesi için eğitim bürosunun kurumsallaştırılması, denetleme ve disiplin kurullarının oluşturulması, partinin en üst karar organı Merkez Komitesi’nin güçlendirilmesi ve aynı zamanda Merkez Komitesi adına partinin günlük çalışmasını sürdüren bir sekretaryanın oluşturulması partinin örgütsel dönüşümünün ana konusudur.

10. Güçlü örgüt

Partinin bütün çalışma alanlarında yerellikleri de kapsayacak bir güçlü örgüt olarak kurulması büyük önem taşır. Güçlü örgüt, komite ve birimlerin varlığı, komite sekreterinin örgüt tarafından bilinmesi, her örgütün merkez komitesi sorumlusunun tayin edilmesi, yönetici komite içinde görev bölüşümünün net olarak yapılmasını gerektirmektedir. Yönetici kurullardaki görev dağılımı, alan çalışma sorumluluklarının yanı sıra eğitim, sosyal medya, mali, yayın vb. şeklinde sorumluluklarla belirlenir.

11. Örgütlenme birimleri

Bütün birimler örgütlenme birimidir. Parti birimleri, parti üyesinin bağlı olduğu kurul olmakla birlikte parti birimlerinin temel amacı parti siyasetini taşımak ve partiye yeni üyeler kazanmaktır.

12. Üyelik süreçleri

Parti tüzüğümüze göre üyelik biçimi, normu ve gerekleri belirlidir. Bu anlamıyla farklı üyelik biçimleri, hukuku ve “hakları” Leninist bir partide bulunamaz. Ancak bununla birlikte mücadele koşulları ve üyelerin örgütlü mücadele şartları açısından birimsiz üyelik gibi farklı üyelik tarifi yapılabilir. Birimsiz üyelik koşulları gereği birim çalışması dışında bulunan üyelerimizle birlikte aynı zamanda siyasi taşıyıcılık anlamında yeni bir kategori olarak resmi üyeler bu kategoriye girer. Farklı üyelik tanımları Leninist bir partinin dışa dönük örgütlenmesinin ihtiyaç duyacağı farklı ilişki düzlemlerdeki örgütlenme halkaları ve bunların kurallı hale getirilmesi olarak görülmelidir.

13. Üyeler

Parti üyelerinin Parti program ve tüzüğünü benimsemesi, Partinin bir organında görev alması, görev aldığı organın çalışma ve toplantılarına düzenli olarak katılması, Parti görevlerini yerine getirmesi ve düzenli aidat ödemesi esastır. Parti, üyelerinin sosyalist iktidar mücadelesinin ihtiyaçları doğrultusunda gerekli niteliklerle donanmasını sağlar. Parti üyelerinin, partili mücadeleyi ve parti görevlerini yaşamlarında öncelikli ve feda edilemez parçaları haline getirmeleri esastır. Parti üyeleri arasında partideki görev, partililik süresi veya bir başka nedenle herhangi bir ayrıcalık verilmesi söz konusu olamaz. Bununla birlikte, Parti görevlerinin gerekleri ile Parti çalışmalarındaki süreklilik gözetilerek Parti kurullarına aday olabilmek veya seçilebilmek için bazı niteliklerin belirlenebilmesi mümkündür. Bir komünist partide kadroların temel ölçütü öncelikle Parti çalışmalarında gösterilecek kararlılık ve çalışkanlık ile örgütlenme çabası ve nihayet teorik ve ideolojik birikimdir. Tüm Parti üyelerinin bu niteliklerini geliştirmeleri beklenir. Bu açıdan kadro niteliğindeki Parti üyelerinin farklı dönemlerde değişen ihtiyaç ve gereklere göre kendilerini yenilemeleri de esastır.

14. Aday üyeler

Aday üyelik, üyelik öncesi bir üyenin parti tarafından tanınması ve parti siyasetini öğrenmesi sürecidir. Aday üyelik eğitimlerinden sonra parti üyeliği doğrudan merkez komitesi tarafından kararlaştırılır ve tebliğ edilir. Aday üyeler, Parti çalışmaları içerisinde ilgili birimlerde görev alırlar. Aday üyelik bittikten sonra çalışma alanlarına göre parti birimlerine katılırlar.

15. Resmi Üyeler

Partimiz yeni bir üyelik biçimi olarak birimsiz üyelik dışında resmi üyeliği de toplumsallaşma çalışmalarının bir aracı olarak değerlendirir. Resmi üye kayıtları “dayanışma üyeliği” adı altında örgüt bazlı tutulur, her örgütümüzün resmi üyeler ilişkisi siyasal bir çalışma olarak örgütlenir.

16. Görev, yetki, sorumluluk ve makam ve unvan

Parti tarafından önce görev, sonra bu görevin yerine getirilmesi için yetki ve bu yetkinin kullanılmasının denetlenmesi açısından sorumluluk verilir. Partide görev, yetki ve sorumluluk hiçbir koşulda makam ve unvan olarak görülemez. Parti görevlerini makam ve unvan olarak gören bütün kariyerist anlayışlarla mücadele edilir.

17. Yöneticilik, komünist partilerde sorumluluktur

Bir komünist partide insanların değil, süreçlerin ve kurulların yönetimi esastır. Bununla birlikte Parti’nin hiçbir üst kurul üyesi kendisini yönetici olarak göremez. Parti’nin yöneticilere değil örgütçülere ihtiyacı vardır.

18. Halkalar teorisi ve yan örgütler çalışması

Parti, örgüt ve hareket bütünlüğü üzerinden tarif edilirken, halkalar şeklinde büyük ve toplumsallaşır. Bunun bir yanı üyelik süreciyle diğer yanı partinin toplumsal örgütlenme modelleriyle somutlanır. Parti yan örgütleri partiden özerk yapılar olarak değil doğrudan partinin özgün alanlara yönelik siyasal müdahale aracı, temas yüzeyi ve örgütlenme alanı olarak görülmelidir.

19. Bilinç taşıma

Parti’nin temel amacı örgütlenmektir. Örgütlenmenin yolu ise siyasal bilinç taşımaktan geçmektedir. Parti, yan örgütlerini sadece Parti sempatizanlarının ya da dostlarının var olacağı zeminler olarak göremez. Yan örgütlerimiz birer örgütlenme zemini olarak görülmeli ve buralarda doğrudan Parti üyelikleri yapılmalıdır.

20. Topluma seslenme ve sınıf çalışması

Partinin temel amacı emekçi sınıflar içinde örgütlenmek, emekçi sınıfların örgütlü siyasi temsiliyetini üstlenmektir. Kadın hareketinden aydın hareketine, gençlik hareketinden doğrudan sınıf hareketine kadar toplumsal bütün alanlarda parti örgütlenme araçlarını ve temas yüzeyleri yaratmalıdır. Parti siyasetini topluma seslenerek yapar, buradaki işçi sınıfı başta olmak üzere bütün emekçilerin partide toplanmasının yolunu arar.

21. Birimlerin çalışma biçimi

Partili mücadelenin temel yapıtaşları olan Parti birimleri ilgili çalışma alanının yanı sıra her bir birim üyesinin kişisel ve sosyal çevresinde Partinin ve siyasetinin örgütleyicisi ve temsilcisi olarak hareket eder. Bu çerçevede, birimlerde tüm birim üyelerinin doğrudan temas halinde oldukları herkesin Parti saflarına kazanılması için yapılacak çalışmaların planlanması önceliklidir. Bu açıdan, her birim, tüm çevresini bu kapsamda bir liste halinde değerlendirmeli ve gerekli planlamayı yapmalıdır. Bu açıdan Parti yayınları gibi araçların etkin şekilde kullanılmasına, Partinin toplumsallaşma kanallarının genişletilmesine ve örgütlenme faaliyetlerinin düzenli şekilde sürdürülmesine dikkat edilmelidir. Bunun yanı sıra, birimler, Parti siyasetinin ilgili çalışma alanında yeniden üretilmesini sağlamalı ve süreklileşen ve derinleşen bir çalışmayı örgütlemelidir. Parti birimlerinin kolektif şekilde çalışması, düzenli olarak toplanması ve bağlı bulunduğu kurullarla sürekli ve kesintisiz bir bağ içerisinde olması gerekir.

BÖLÜM 4 – SİYASİ KARARLAR

1. 2024 Türkiye Konferansımız, 3. Kongremiz tarafından alınan siyasal kararları bir kez daha teyit eder, bu kararların yaşama geçirilmesinin önemini vurgularken, karar altına alınan bütün başlıkların yaşama geçirilmesi noktasında Merkez Komitesi’nin sorumluluğunu yineler.

2. Laiklik için mücadele hakkında karar

Konferansımız, Üçüncü Kongre’mizde karar altına alınan Laiklik Üzerine Kararı bir kez daha teyit ederek, önümüzdeki mücadele döneminde Partinin gericiliği karşı laiklik mücadelesini yükseltmeyi ve laikliği merkeze koyarak bir siyasal çalışma yürütmeyi karar altına alır. Gericilik karşıtı laiklik merkezli bir çalışmanın hangi somut siyasal başlık etrafında yürütüleceği konusunda Partinin merkezi kurulları yetkilendirilirken, Partinin bugün ülkenin içinden geçtiği kesitte AKP eliyle kurulan rejimin toplumsal onay almasında laiklik-gericilik ekseninin önemli bir fay hattı olduğunu bir kez daha vurgular. Bu anlamıyla doğrudan gerici kurumları karşısına alacak bir politik çalışmanın önemli uğraklarından birisi de AKP eliyle kurulan yeni rejimin gündeme getirmek istediği anayasaya karşı mücadele olacaktır.

3. Yeni anayasa girişimi üzerine karar

20 yıldır ülkemizin yaşadığı karşı-devrim sürecinin toplumsal, ekonomik ve politik sonuçları bugün gelinen noktada yeni bir aşamaya geçmiştir. Emperyalist tekellerin ve doğrudan sermaye sınıfının çıkarlarını temsil eden gerici rejim, kendi müesses düzenini oluşturmak için anayasa değişikliğini hedefleyecektir. Anayasa değişiminin 12 Eylül cuntası tarafından dayatılan mevcut anayasaya karşı sivil anayasa kılıfıyla sunulacak olması AKP eliyle kurulan yeni rejimin yeni bir oyunu olacaktır. Sermayenin çıplak diktatörlüğünün tesisi, gerici rejimin kurumsallaşmasının yolu ve 1923 Cumhuriyet kazanımları ile laikliğin tasfiyesi ile bu yeni rejimin hukuki ve idari yapısının kurulması anlamına gelecek yeni anayasa girişimi toptan reddedilmelidir.

Partimiz, AKP eliyle yeni anayasa girişimine karşı toplumsal ve siyasal mücadeleyi yükseltecek, “Yeni bir Cumhuriyet Programı”nı işaret edecek şekilde politik çalışmasını AKP anayasasına hayır içeriği ile yürütecektir. AKP anayasa tartışmalarına meşruiyet katacak herhangi bir tutum içinde olmayacaktır.

Konferansımız, yukarıdaki Kongre kararları doğrultusunda bütün yerel çalışmaları kapsayacak şekilde Hayır Komiteleri’nin örgütlenmesi çağrısı yapar.

4. Kriz karşıtı mücadele konusunda karar

Konferansımız, AKP eliyle uygulanan ekonomi politikasının doğrudan emekçi sınıfların daha yoğun sömürülmesine ve krizin bedelinin emekçilere ödetilmesine karşı mücadeleyi yükseltmek konusunda Partinin merkezi kurullarını görevlendirir. Sadece krizin bedelinin emekçilere ödetilmesi değil aynı zamanda emekçilerin ve Türkiye işçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik bir saldırı programının adım adım hayata geçirilmesine karşı Partinin etkin bir mücadele örmesi büyük önem taşımaktır. Bu mücadele aynı zamanda Partinin sınıf örgütlenmesinin gözetileceği araçlarla birlikte ele alınması Konferans tarafından kararlaştırılmıştır.

5. NATO’ya karşı mücadele hakkında karar

NATO’nun genişlemesiyle birlikte emperyalizmin yeni plan ve hedeflerine karşı verilecek mücadele, aynı zamanda hem ülkemizdeki gerici rejime hem de ülkemizi Pazar haline getiren emperyalist tekellere karşı mücadele anlamına gelecektir. NATO’nun başta Karadeniz olmak üzere Balkanlarda, Kafkasya’da ve Ortadoğu’da yeni planlarına ülkemizin ortak olmaması için bugünden itibaren güçlü bir NATO karşıtı siyasal çalışmanın Partinin mücadele ajandasında bulunması karar altına alınmıştır. NATO zirvesinin ülkemizde yapılması kararı vesilesiyle 2026 yılında Parti NATO’ya karşı büyük bir mücadele kampanyası yürütmeyi karar altına alır.

6. Filistin işgali hakkında karar

Filistin’in işgaline ve Filistin halkının katledilmesine karşı, devrimci dayanışma duygularımızı Konferansımız aracılığıyla bir kez daha ilan ederiz. Bununla birlikte, İsrail tarafından başlatılan işgal ve saldırının derhal sonlandırılması, yaşadığı alanı terk etmek zorunda kalan Filistinlilerin evlerine dönmelerinin sağlanması, İsrail tarafından işgal edilmiş toprakların yerleşime açılma politikasının son bulması ve 1967 yılında BM tarafından onaylanmış sınırlara İsrail’in çekilerek Filistin halkının bağımsız devletini tanımasını bir kez daha Konferansımız ifade eder. Konferansımız, Filistin halkının meşru ve haklı mücadelesinin, işbirlikçi İslamcıların sahte söylemlerine karşı gerçekleri Türkiye işçi sınıfına anlatmaya anti-emperyalist ve enternasyonalist bir görev olarak görür.

7. Kürt emekçileri ve işçileri hakkında karar

Türkiye proletaryasının asli unsurlarından biri olan Kürt emekçi ve işçilerin, siyasal ve toplumsal arayış ve taleplerinin düzen siyasetine ve liberal ideolojik-politik çerçeveye sığdırılarak yanıt bulmasının mümkün olmadığı her geçen gün daha da ortaya çıkmaktadır. Yoksul Kürt köylüsünün her geçen daha da proleterleşme gerçeği ve Türkiye işçi sınıfının ayrılmaz bir parçası haline dönüşmesi, hem Kürt sorunundaki emekçi çözümün daha belirgin kılınması hem de sosyalizmin Kürt emekçiler içinde örgütlenme sorununu daha da önemli kılmaktadır. Radikal demokrasiden liberal demokrasiye adım adım kayan başta DEM Parti olmak üzere Kürt siyasi hareketinin emperyalizm, gericilik ve sermaye olguları karşısında uyumlu ve teslimiyetçi tutumu, Kürt emekçilerinin gerek gerici AKP rejimine entegre edilmesi çabalarına gerekse de emperyalizminin Ortadoğu’daki emellerine karşı Kürt sorununda sosyalist ve devrimci bir çözümün ortaya konulması yönünden ülkenin komünistlerine daha fazla misyon biçmektedir. Konferansımız, önümüzdeki dönemde bu ihtiyaç doğrultusunda yürütülecek politik araçların ortaya konması konusunda Merkez Komitesi’ni görevlendirir.

8. Parti yayınları hakkında karar

Parti iç yayınının isminin ORAK-ÇEKİÇ olarak değiştirilmesi ve bir parti bülteninin dijital olarak TKH’NİN SESİ adıyla yayınlanmaya başlanması karar altına alınır.


[1] Türkiye Komünist Hareketi Üçüncü Kongre Raporu’nun dördüncü bölümü bütünüyle alınmıştır.

Paylaş

İlgili Yazılar