“AKP’ye de Anayasasına da Hayır!”

“AKP’ye de Anayasasına da Hayır!”

Genel Merkez Yazar: Genel Merkez -Kas 27, 2025 0 Views

AKP’YE VE ANAYASASI’NA HAYIR DEMEK VATANDAŞLIK GÖREVİDİR !

Son yıllarda AKP iktidarı tarafından hemen her siyasi gündem “yeni anayasa” ihtiyacı ile ilişkilendirilmektedir. Bizzat Saray koridorlarında hazırlığı sürdürülen “AKP Anayasası”nın Meclis gündemine ne zaman geleceği henüz netleşmemiş olmakla birlikte, bir karşı-devrim anlamına gelen ve AKP eliyle kurulan “yeni rejimin” anayasa yapma girişimi, düzen siyasetinin herhangi gündemlerinden birisi değildir. Doğrudan rejim ve Cumhuriyet tartışması bağlamına sahip bir konuda, güçlü bir direniş ve mücadele cephesinin kurulması gerektiği açıktır.

Bu çerçevede, Partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) tutum ve değerlendirmesi aşağıda sunulmuştur.

Cumhuriyet’i yıkanlar, yerine kurdukları yeni saltanatı tescillemek istiyorlar. Anayasayı değiştirerek dinselleşmiş bir toplumsal yaşamı ve din devletini dayatmak istiyorlar.

23 yıldan fazladır süren AKP iktidarı göstermiştir ki kurulan rejim, patronların, tarikatların, mafyanın ve emperyalistlerin çıkarlarına göre tasarlanmıştır. Kaçınılmaz olarak AKP tarafından önerilen anayasa da patronların, tarikatların ve emperyalistlerin çıkarlarına dayanan bu “rejimin anayasası” olarak tasarlanacaktır. Bu anayasa halkın anayasası olmayacaktır. Bununu için bu anayasaya hayır demek AKP eliyle kurulan rejime hayır demektir.

AKP eliyle gündeme getirilen ve demokrasi maskesi takılan yeni anayasaya hayır demek vatandaşlık görevidir. Çünkü yurttaşlık haklarımız elimizden alınmaktadır.

Emekçiler, köylüler, gençler, kadınlar, emekliler, ilerici aydınlar yeni anayasaya hayır demekten çekinmeyelim.

Laiklik yoksa özgürlük yok diyen ilerici yurttaşlar AKP’nin gerici anayasasına karşı mücadeleyi yükseltelim.

Ülkemizin cumhuriyetçileri görev başına.

Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, ülkemizin ilerici aydınlarını “AKP’ye de Anayasasına da Hayır” demek için yan yana gelmeye; emek düşmanı, gerici, baskıcı tek adam rejimine karşı yeni bir mücadele hattını örmek için görev almaya çağırır!

AKP’YE DE ANAYASASI’NA DA HAYIR!

Siyasal, iktisadi ve toplumsal sorunlar ele alınırken “demokratikleşme” sorunu merkeze konularak sorunların çözümü hep üst yapıda aranmakta, Türkiye’nin iktisadi yapısı görmezden gelinerek toplumsal ilişkiler ve rejimin niteliği üstyapının ya da demokratikleşememenin dolayımı haline getirilmektedir. Halbuki bugün rejimin niteliklerinin ya da demokratikleşme sorunsalının kaynağında doğrudan başta kapitalist sistem tarafından belirlenen iktisadi, toplumsal ve siyasal ilişkiler bulunmaktadır.

Toplumsal ve siyasal ilişkilerin bu bağlamda ele alınması, adlı adınca rejim sorununu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla verili sistemi ve rejimi regüle etme arayışının yerine bu düzenin alternatifinin toplumun bilincinde yer etmesi esas mücadele olarak öncelik taşımalıdır. Türkiye’deki rejim sorununa ve AKP eliyle gündeme getirilen yeni anayasa tartışmalarına, bu pencereden bakılmalıdır.

Bugün Türkiye’de bir rejim sorunu ya da tersinden de ifade edilirse “sorunlu bir rejim” olduğu açıktır. İşin özünde ise AKP’nin 23 yıllık iktidarında cisimleşen karşı devrimci bir çizginin varlığı bulunmaktadır. Elbette ki, Türkiye’nin karşı devrim hattı AKP ile sınırlı değildir. Türkiye’de büyük bir kopuşu temsil eden 1923 Cumhuriyeti’nin tasfiyesi için canla başla çalışan, kimi zaman bu duruma sessiz kalan, başka zamanlarda “demokratikleşme” adına bugünlerin yolunu açan tüm özneler AKP kadar sorumludur.

AKP eliyle kurulan ve liberaller tarafından teorize edilen yeni rejim, cumhuriyetten geri meşrutiyete yakın bir kapitalist idare biçimi olarak ülkenin geriye gitmesidir. AKP eliyle kurulan rejim, sermayenin gerici çıplak sınıf diktatörlüğünün somutlanması ve sermaye sınıfının ile sermaye devletinin emperyalist-kapitalist sisteme entegrasyon hedefinin sonucudur. “Türk tipi başkanlık” adı altında propaganda edilen ve aslında Türkiye’de sermayenin merkezileşme ihtiyacının yansıması olan bu yeni rejimin temel karakteri sömürünün derinleşmesi ve Türkiye işçi sınıfının en temel haklarının budanmasıdır.

Emperyalizme tam boy eklemlenme ve sömürünün derinleşmesi için egemen sınıfların ihtiyaç duyduğu temel yönetim biçimi, sermaye diktatörlüğünün toplumsal alanda hegemonyasını dayatan despotik bir tarzda ortaya çıkmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülüş dönemi olarak bilinen II. Abdülhamid dönemi istibdat rejiminin bir benzeri bir düzen bugün yine, yeni ve yeniden Türkiye toplumunun başına musallat olmuştur.

Geçmişte liberallerin 1923 Cumhuriyeti’ne karşıtlık üzerinden ortaya attıkları 2. Cumhuriyet bugün siyasal İslamcı, faşist ve yeni Osmanlıcı bir iktidar eliyle “2. İstibdat Rejimi” olarak tanımlanabilecek şekilde vücut bulmuştur.

Böylesi bir rejimin kendisine karşı herhangi bir sınıfsal çıkışı ve toplumsal bir duruşu kabul etmediği, her türlü dayatmayla rejimin kabul ettirilmeye çalışıldığı ise gün gibi ortadadır. Bunun içinse gericiliğin toplumsal alanda büyük bir yer etmesi, Türkiye’nin onların istediği elbiseyi giymek istemeyen ve bugün aslında çoğunluğu oluşturan milyonlarca emekçi insanının teslim alınması gerekmektedir.

AKP eliyle gündeme getirilen yeni anayasanın arka planında bu yalın gerçekler bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemizde emekten, ilericilikten, aydınlanmadan, laiklikten, Cumhuriyet’ten ve bağımsızlıktan yana herhangi bir yurttaşın istibdat rejiminin anayasasını kabullenmesi mümkün değildir ve olmayacaktır.

Bu rejimle birlikte laiklik tasfiye edilmekte ve yerine tarikatların egemenliği geçirilmek istenmektedir. Cumhuriyet’in yerine tek kişinin kararları; yurttaşlık hakkı, sosyal devlet ve halkçılık yerine patron sınıfının, mafyanın ve uyuşturucu baronlarının çıkarları geçmektedir. Bu rejim, “milli ve yerli” değil Amerikancı bir rejimdir. İstibdat rejimi, hukuk devletinin kurallarının geçerli olduğu değil, hukukun ayaklar altına alındığı bir rejimdir.

AKP’nin anayasa gündemi, demokratik ülke amacı taşımıyor. Tersinden gerici tek adam rejiminin anayasası isteniyor. Gericilik ve başkanlık ile demokrasinin yan yana gelmesi ise mümkün değildir. Yeni anayasanın amaç ve hedefi birilerine hayat boyu saltanat garantisidir.

İşte bu yüzden AKP’ye de anayasasına da hayır demek gibi büyük bir görev karşımızda duruyor.

AKP YENİ ANAYASA YAPABİLİR Mİ?

AKP’nin yeni bir anayasa yapma ve hatta gündeme getirme ehliyeti bulunmuyor. Nedenlerini açmak gerekirse şu noktaların altını çizmek isabet olacaktır.

AKP, yargıyı siyasi sopa olarak kullanarak hukuk devletini ortadan kaldırmıştır. Meclis’i tasdik kurumuna indirgeyerek işlevsiz kılmış, milli irade yerine tek adam rejimini getirmiştir.

Anayasa’nın temel hükümlerini dahi yerine getirmeyen, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına dahi uymayan, yasama kurumu olan Meclis’i kendisine bağlayarak göstermelik bir kurum haline getiren ve adım adım “Meclis çoğunluğu” adı altında alınan kararların yargı dahil sorgulanmasını ortadan kaldırma amacı güden AKP’nin yeni bir anayasa yapma ehliyeti yoktur. Yapmak istedikleri şey yeni anayasa adı altında kararnamelerle yönetilen rejimin hukukunu kalıcılaştırmaktır.

Halkın büyük ve ezici çoğunluğunu değil azınlığını temsil eden AKP’nin, bugün yeni bir anayasa yapma meşruiyeti ve ehliyeti ayrıca bulunmuyor.

Anayasaları kurucu meclisler yapar. Bugün AKP eliyle kurulan rejim, doğrudan bir darbe rejimi ve azınlık iktidarı olarak anayasa yapma ehliyetine sahip değildir.

AKP iktidarının ancak baskıcı, gerici, emek düşmanı bir rejimin ana metnini yazma ehliyeti olabilir. Daha ilerisini beklemek hayal değil saflıktır.

YENİ ANAYASA NE İÇİN?

AKP, “12 Eylül cunta anayasasına karşı sivil anayasa” propagandası yapıyor.

Ancak 12 Eylül cuntası sonrası yazılan anayasanın yerinde çoktan yeller esiyor. AKP iktidarı bugüne kadar yaptığı değişiklikler ile 12 Eylül anayasasının yüzde 70’ini değiştirdi.

Bu açıdan 12 Eylül anayasasına karşı “demokratik anayasa” propagandası büyük bir yalandan ibarettir. AKP ve MHP bugün 12 Eylül’cü zihniyetin vücut bulmuş hali olarak iktidardadır. Esas yok etmek istedikleri ya da dönüştürmek istedikleri olgu Cumhuriyet rejiminin kendisidir. Karşımızda “Cambaza bak” denilerek yapılan büyük bir oyun bulunuyor.

Dolayısıyla yeni anayasa gündemi Türkiye’de kurulan despotik rejimin ana metninin yazılması olacaktır. Bu metnin bir anayasa olarak ifade edilmesi bile büyük bir tartışma konusudur. Çünkü TBMM’nin işlevinin ortadan kalktığı, yönetimin tek bir kişiye ya da onun çevresinde kümelenenlere ve oradan hareketle de sermaye sınıfına uzandığı bir rejimin olsa olsa yönetmelik ayarında idari bir metne ihtiyacı olacaktır.

Başta vurguladığımız noktaya dönmek gerekirse bir kere daha rejimin karakteri, emperyalizmle olan ilişkileri, toplumsal alanda gericiliğin nasıl yayıldığı, karşı devrimci güçlerin yan yana dizilişleri ve niyetleri bu tabloda ihmal edilirse, AKP’nin yeni anayasa oyunu “demokratikleşme” adı altında başarıya ulaşacaktır.

HEDEF 1: DAHA FAZLA SÖMÜRÜ

İstibdat rejiminin birinci elden muhatabı işçi sınıfıdır. Özelleştirmeler ile tüm kamu zenginliklerinin yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekildiği, İş Kanunu’nun patronlar lehine düzenlendiği, her grevin milli güvenlik gerekçesiyle yasaklandığı bir Türkiye’nin topluma güvence veren bir anayasadan ziyade, tüm toplumu baskı altına alacak olan bir kurallar manzumesine ihtiyacı olduğu düşünülmektedir. Cumhuriyet’in ilk yüz yıllık döneminden kendilerince dersler çıkartan ve bugünkü despotik karakterine bürünen sermaye düzeninin sahipleri emekçilerin mücadele koşullarının ve haklarının olmadığı bir ülke istemektedirler. Onların en büyük korkusu emekçilerin hakları için mücadele etmesi, sermayenin geriletilmesi ve eşitlikçi bir düzenin kurulmasıdır. Dünya üzerinde eşitsizlikleri kutsayanlar onlardır. Dolayısıyla bu düşüncelerinin kitabını ve yasasını yazmak istiyorlar.

HEDEF 2: EMPERYALİZME TAM BOY DİZ ÇÖKÜŞ

Yeni anayasa aynı zamanda Türkiye’nin emperyalizme tam boy bağımlılığının tescillenmesi anlamına gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti emperyalizme karşı mücadele ile kuruldu. Şimdi Cumhuriyet’i yıkan ve ona destek olan tüm güçler, “yüz yıllık parantezi kapattıklarını” iddia ederek bunun kitabını yazmak istiyorlar. Cumhuriyet özelliğini ya da kavramını yitiren bir Türkiye, emperyalizme tam boy bağımlı bir ülke olacaktır. Halkın devlet yönetimine katılımının ve demokrasinin tamamen sıfırlandığı, parlamentonun göstermelik hale geldiği, iktidarından muhalefetine kadar tüm düzen güçlerinin emperyalizmle iş birliğinde zirveye ulaştıkları bir Türkiye’nin yeni anayasası yazılacaksa bu ancak büyük bir anti-emperyalist mücadele ile hayata geçirilebilir. Bunun için öncelikle AKP’ye de yeni anayasaya da hayır demek büyük bir görevdir.

HEDEF 3: LAİKLİĞE DARBE, TARİKATLAR İKTİDARA

AKP-MHP iktidarı güncel olarak Türk-İslâm sentezinin tecelli etmiş halidir. Tarihteki köklerini iyi bildiğimiz bu iki siyasal oluşumun kullanma kılavuzlarında yer alan “MADE IN U.S.A.” damgası ülkemizin en büyük gerçeklerinden biridir. Türkiye’nin kuruluşunun bir diğer önemli değeri olan laiklik işte bugün tarikatların iktidarı kurularak tasfiye ediliyor. En sonunda ise bunu anayasada tasdiklemek istiyorlar. Anayasada laikliğin kâğıt üzerinde kalması ülkenin geleceğinin sigortası anlamına ne yazık ki gelmeyecektir. Tarikatların sermaye gücüne dönüşüp holding haline gelmesi, siyasal İslâm’ın ve dinsel taassubun tüm toplumsal yaşamı tahakküm altına alması, demokrasi adı altında gericiliğin kendine alan açması bugünkü istibdat rejiminin köklerini oluşturmaktadır. AKP’nin MHP ile iş birliği içerisinde olduğu için despotik ya da faşizan bir karakter kazandığını söyleyen liberaller “bilerek ve isteyerek” yanlış bir değerlendirme yapıyorlar. AKP kendi başına da tutucu, baskıcı, muhafazakâr ve laiklik karşıtı bir oluşumdur. Amaçları ve hedefleri laik olmayan bir Türkiye’nin kitabını yazmaktır. İşte bu yüzden AKP’ye, anayasasına ve yeni “yetmez ama evetlere” hayır demek laiklik ve yeni bir ülke mücadelesi açısından büyük önem taşımaktadır.

HEDEF 4: YENİ OSMANLI

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığına ya da acenteliğine soyunan AKP iktidarı Yeni Osmanlıcığı kendine kutup yıldızı olarak belirlemiş durumdadır. Buradan hareketle sermaye devleti Kürt sorunu üzerinden Yeni Osmanlı hayallerini Ortadoğu’da test etmeye çalışıyor. Yeni Anayasa gündemini Kürt sorununda çözüm propagandası ve demokrasi maskesi ile ele almaları bundandır. Yeni bir anayasa ya da kapitalist sistem içerisindeki herhangi bir metin Kürt emekçilerinin meselesini “çözmeyecektir”. Amaç ve hedef açık olsa gerektir. Demokrasi adı altında Kürt siyasi hareketinin ve Kürtlerin yeni anayasaya desteklerini almak, buradan toplumsal rıza üretmektir. Devlet Bahçeli’nin Türkiye’yi Lübnanlaştırma pahasına cumhurbaşkanı yardımcılarını Kürtler ve Aleviler arasında paylaştırma önerisinde bulunması, Tayyip Erdoğan’ın sürekli “Türk-Kürt-Arap” vurgusu yapmasının arka planında işte bu Yeni Osmanlıcı ve emperyalizm işbirlikçisi arayış yatmaktadır. Cumhuriyet’i yıkanlar şimdi ise Cumhuriyet’in öncesinde bile belki olmadığını düşünebileceğimiz ucube bir rejimi bu ülkemizin Türk ve Kürt emekçilerine dayatıyorlar. Yeni anayasa bu dayatmanın adıdır. O yüzden Türkler ve Kürtlerin birbirlerine karşı çıkmaları yerine doğru olan, bu dayatmaya, sömürüye ve emperyalizme karşı çıkışın örgütlenmesidir.

HEDEF 5: YENİ SALTANAT REJİMİ

Gerici AKP ve faşist MHP tarafından yaşama geçirilen başkanlık sistemi özünde tek adam rejimidir. Daha önce de ifade ettik, patronların çıkarları için sermaye düzeninin merkezileşme ihtiyacı aynı zamanda emperyalizmin de tercihidir. Çünkü emperyalizm için, halk iradesine dayanan ülkeler yerine krallık rejimlerine boyun eğdirmek daha kolaydır. Ortadoğu’da ABD işbirlikçisi olan neredeyse bütün rejimler krallık ülkeleridir.

Türkiye’ye giydirilmek istenen yeni elbise tam da böylesi bir elbisedir. Ülkemiz tipik bir Ortadoğu ülkesi yapılmak isteniyor. Tek adam rejimi üzerinden ülkemiz, sadece ekonomik olarak değil aynı zamanda doğrudan siyasi olarak da emperyalizmin boyunduruğuna daha fazla sokulacak.

Cumhuriyet’in reddiyesi üzerine kurulan tek adam rejimi, büyük bir talan rejimidir. Bu rejimin devamı aynı zamanda iktidarın belli ailelerde kalmasıyla mümkündür. O yüzden yeniden babadan oğula geçecek saltanat rejiminin yolu bu anayasa ile birlikte örülmek isteniyor.

Amaç belli: Erdoğan’ın yeniden başkan seçilmesi!

AKP’YE VE ANAYASASI’NA HAYIR DEMEK VATANDAŞLIK GÖREVİDİR!

Ülkemizin cumhuriyetçileri görev başına. Çünkü Cumhuriyet’i yıktılar yerine kurdukları yeni saltanatı tescillemek istiyorlar.

Laiklik yoksa özgürlük yok diyen ilerici yurttaşlar AKP’nin gerici anayasasına karşı mücadeleyi yükseltmelidir. Anayasayı değiştirerek dinselleşmiş bir toplumsal yaşamı ve din devletini dayatmak istiyorlar.

Emekçiler, köylüler, gençler, kadınlar, emekliler, ilerici aydınlar yeni anayasaya hayır demekten çekinmeyelim. Onlar bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar.

AKP eliyle gündeme getirilen ve demokrasi maskesi takılan yeni anayasaya hayır demek vatandaşlık görevidir. Çünkü yurttaşlık haklarımız elimizden alınmaktadır.

AKP anayasası, patronların, tarikatların ve emperyalistlerin anayasasıdır. Bu anayasa halkın anayasası değildir. Buna hayır demek AKP eliyle kurulan rejime hayır demektir.

Eşit ve özgür bir Türkiye’nin anayasası ise emekçilerin laik ve bağımsız cumhuriyetinin ana kitabı olacak, ülkemizin geleceğindeki büyük ve yeni bir devrimin sonucunda halk kitleleri ile birlikte yazılacaktır.

Paylaş

İlgili Yazılar