Cumhuriyet tarihsel olarak insanlığın ileri bir adımıdır. Padişahlık ve krallık gibi tek adam yönetimlerinin karşısına Cumhuriyet, anayasa, parlamento, seçimler ile ifade ve örgütlenme özgürlükleri üzerine kurulan bir yönetim biçimi olarak 200 yıl önce tarih sahnesine çıktı.
Bugün gelinen noktada Cumhuriyet fikrinin bütün temel nitelikleri ayaklar altındadır. Bir avuç zenginin kendi sınıfsal diktasını kurduğu ve halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin sömürüsüne dayanan yönetim biçimlerine geçilmiş durumda. Cumhuriyet, geçmişte krallara karşı halk yönetimi iken bugün sermayenin sınıfsal diktatörlüğü altındadır.
Bugün ülkemiz, adı Cumhuriyet olan ancak Cumhuriyet’in temel değerlerinin tamamen ortadan kalktığı tek adam rejimi altında yönetilmektedir. Meclis bir tasdik kurumuna dönüşmüştür. Anayasa, tek adam rejiminin kararnamelerinin altında rafta duran sembolik bir belgeden ibarettir. İfade ve örgütlenme özgürlüğü, siyasi iktidarın sahibi tek adamın iki dudağı arasındadır. Seçimler ise ifade ve örgütlenme özgürlüğünün siyasi iktidar tarafından teslim alındığı adaletsiz bir yarıştan ötesi değildir.
Bugün 1923 yılında Atatürk tarafından kurulmuş Cumhuriyet yıkılmıştır. Yerine AKP tarafından başkanlık rejimi altında tek adam rejimi kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı olarak bilinen emperyalist paylaşım savaşı sonrası 1917 Rusya Sosyalist Devrimi ile birlikte gerçekleşen 1923 Türk Devrimi’nin kazanımı olan Cumhuriyet bugün geriye döndürülmeyecek biçimde tahrip edilmiştir.
Laikliğin adı var, kendisi yoktur. Bugün devlet bir tarikat devletine dönüştürülmüştür.
Devletçilik, özelleştirmelerle birlikte ortadan kalkmış, halkın emekleriyle oluşan bütün değerler yabancı ve yerli sermayeye peşkeş çekilmiştir. Ülkemizin yer üstü ve yer altı kaynakları işbirlikçi burjuvazi aracılığıyla emperyalist tekellerin yağmasına bırakılmıştır.
Halkçılık, bugün sermayenin çıkarlarına kurban edilmiş, kamu yararı yandaş, işbirlikçi ve emperyalist sermaye lehine halk düşmanlığına dönüşmüştür. Yoksulluk ve işsizlik rejimin temel karakteri olmuştur.
Cumhuriyet devrimleri tek tek ortadan kaldırılmış, Cumhuriyet’in kazanımları yok edilmiştir. Cumhuriyet’in yurttaşlık hakları törpülenmiş, adalet siyasileşmiş, bilimsel eğitim yok edilmiş, kadın haklarında geri gidilmiştir.
Emperyalizme rağmen kurulan ülkemiz, bugün askeri ve siyasi olarak bağımlı bir ülke haline gelmiştir. NATO üyeliği ülkemizin ayaklarına vurulan en büyük prangadır.
1923 yılında kurulan Cumhuriyet’in yerini gerici, emperyalizme bağımlı ve emek düşmanı tek adam rejimi almıştır. Bugün böylesi bir rejimin herhangi bir yerinin düzeltilmesi, restorasyonu ya da reformu mümkün değildir.
Bu rejimden kökten kurtulmak gerek!
Emekçilerin laik, bağımsız Cumhuriyet’i kurulmadan ülkemizin köklü değişimi mümkün değildir.
Ülkemizin kurtuluşu, bağımsızlığı ve aydınlığı için yeni bir Cumhuriyet gerek.